Tom touched Mary on the shoulder.
- Tom Mary'nin omzuna dokundu.
Have you ever touched a dolphin?
- Hiçbir yunusa dokundun mu?
This is a touchscreen, so you can use your fingers to operate the controls which are displayed on it.
- Bu bir dokunmatik ekran, onun üzerinde görüntülenen kontrolleri çalıştırmak için parmaklarını kullanabilirsin.
She touched me lightly on the nape of the neck with the tips of her fingers and it made me shudder.
- O bana parmak uçları ile ensemin üzerine hafifçe dokundu ve bu beni ürpertti.
When I was a kid, touching bugs didn't bother me a bit. Now I can hardly stand looking at pictures of them.
- Ben bir çocukken, böceklere dokunmak beni bir parça rahatsız etmezdi. Şimdi neredeyse onların resimlerine bakmaya katlanamıyorum.
Your dress is touching the wet paint.
- Elbiseniz ıslak boyaya dokunuyor.
The huge building seemed to touch the sky.
- Büyük bina gökyüzüne dokunacak gibi görünüyordu.
All you have to do is touch the button.
- Tüm yapmanız gereken düğmeye dokunmak.