dokunmaz

listen to the pronunciation of dokunmaz
التركية - الإنجليزية
unoffending
{a} harmless, innocent, civil, kind
not offending; "an unoffending motorist should not have been stopped"
Not offending
inoffensive: not causing anger or annoyance; "inoffensive behavior"
{s} not insulting, not offending
not offending; "an unoffending motorist should not have been stopped
inoffensive: causing no harm; "an inoffensive animal"
dokun
{f} touched

Tom touched Mary's shoulder. - Tom Mary'nin omzuna dokundu.

When the body is touched, receptors in the skin send messages to the brain causing the release of chemicals such as endorphins. - Vücuda dokunulduğunda, derideki reseptörler beyne endorfin gibi kimyasalların salınmasına neden olan mesajlar gönderir.

dokun
{f} finger

Layla felt Sami's fingertips touching the back of her shoulder. - Leyla, Sami'nin parmak uçlarının, omzunun arkasına dokunduğunu hissetti.

This is a touchscreen, so you can use your fingers to operate the controls which are displayed on it. - Bu bir dokunmatik ekran, onun üzerinde görüntülenen kontrolleri çalıştırmak için parmaklarını kullanabilirsin.

dokun
got in touch
dokun
{f} touching

Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful. - Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.

Your dress is touching the wet paint. - Elbiseniz ıslak boyaya dokunuyor.

dokun
get in touch
dokun
{f} dab
dokun
{f} touch

Don't touch that pan! It's very hot. - O tavaya dokunmayın! O çok sıcak.

All you have to do is touch the button. - Tüm yapmanız gereken düğmeye dokunmak.

dokun
{f} fingering
dokun
tender
su içene yılan bile dokunmaz
(Atasözü) It's wrong to attack a person while he's drinking water, even if he is one's enemy
dokunmaz
المفضلات