dokunarak

listen to the pronunciation of dokunarak
التركية - الإنجليزية
touching

Blind people read by touching, using a system of raised dots called Braille. - Görme engelli insanlar Braille denilen kabartılmış noktalardan oluşan bir sistem kullanarak, dokunarak okurlar.

A definite advantage of automatic doors is that people can't spread their contagious diseases by touching door handles. - Otomatik kapıların kesin bir avantajı, insanlar kapı kollarına dokunarak bulaşıcı hastalıklarını yayamayacaklarıdır.

fingering
dokun
{f} touched

Tom touched Mary on the shoulder. - Tom Mary'nin omzuna dokundu.

Have you ever touched a dolphin? - Hiçbir yunusa dokundun mu?

dokun
{f} finger

She touched me lightly on the nape of the neck with the tips of her fingers and it made me shudder. - O bana parmak uçları ile ensemin üzerine hafifçe dokundu ve bu beni ürpertti.

Layla felt Sami's fingertips touching the back of her shoulder. - Leyla, Sami'nin parmak uçlarının, omzunun arkasına dokunduğunu hissetti.

dokun
got in touch
dokun
{f} touching

Your dress is touching the wet paint. - Elbiseniz ıslak boyaya dokunuyor.

Blind people read by touching, using a system of raised dots called Braille. - Görme engelli insanlar Braille denilen kabartılmış noktalardan oluşan bir sistem kullanarak, dokunarak okurlar.

dokun
get in touch
dokun
{f} dab
dokun
{f} touch

Lips that touch liquor shall not touch mine. - Liköre dokunan dudaklar benimkine dokunmayacaklar.

All you have to do is touch the button. - Tüm yapmanız gereken düğmeye dokunmak.

dokun
{f} fingering
dokun
tender
dokunarak
المفضلات