He offered his fealty on bended knee.
She saw a boy kneeling by the altar.
- Sunağa yakın diz çöken bir çocuk gördüm.
The religious man remained kneeling for hours.
- Din adamı saatlerce diz çökmüş olarak kaldı.
She knelt beside him and asked him what his name was.
- O onun yanına diz çöktü ve onun adının ne olduğunu sordu.
Tom knelt down and lifted up the floorboard.
- Tom diz çöktü ve döşeme tahtasını kaldırdı.
Sami made Layla kneel in front of him.
- Sami, Leyla'yı önünde diz çöktürdü.
She saw a boy kneeling by the altar.
- Sunağa yakın diz çöken bir çocuk gördüm.