İngilizce öğrenenlerin 'eğlence ve 'eğlenceli' arasındaki farkı hatırlamaları önemlidir.
- It is important for English learners to remember the distinction between 'fun' and 'funny'.
İyi ve kötü arasında ayrım yapabilirim.
- I can make a distinction between good and bad.
Bu tür ince ayrımlar yapmaya gerek yok.
- There's no need of making such fine distinctions.
Mary, Tom'un davranış ve iş alışkanlıklarındaki belirgin değişimi farketmişti.
- Mary had noted a distinct change in Tom's behavior and work habits.
Onlar arasında belirgin bir fark var.
- There's a distinct difference between them.
Kanser tek değil fakat yüzlerce farklı hastalıklardan biridir.
- Cancer is not one but more than one hundred distinct diseases.
Onun farklı bir İngilizce aksanı var.
- She has a distinct English accent.
O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
- He advocated abolishing class distinctions.
İyi ve kötü arasında ayrım yapabilirim.
- I can make a distinction between good and bad.
Uzun boy, basketbolda bariz bir avantajdır.
- Height is a distinct advantage in basketball.
The Bush Administration attempted to distinguish the current case from Flast. . . . Judge Richard Posner, writing for the court of appeals, responded that this was a distinction without a difference. In the end, all money is appropriated by Congress.
Olga's voice is quite distinct because of her accent.
Her voice was distinct despite the heavy traffic.
... longer any meaningful distinction between home and work, between personal life and professional ...
... symbolizes this distinction between the spiritual ...