O, ona uzaktan akrabadır.
- She is distantly related to him.
O, ona uzaktan akrabadır.
- He is distantly related to her.
Tom Mary ile uzaktan ilgilidir.
- Tom is distantly related to Mary.
Bulutlu günlerde, uzaktaki sesleri açık havadakilerden daha iyi duyarsın.
- On cloudy days, you can hear distant sounds better than in clear weather.
Tom soğukkanlı, mesafeli ve kibirli.
- Tom is cold, distant and arrogant.
Bu, Mary'yi tatmin etmedi, onlar arasındaki ilişki daha mesafeli oldu.
- This did not satisfy Mary, and the relationship between them became more distant.
Mary soğuk bir şekilde pencereden dışarıya baktı.
- Mary stared distantly out the window.
Mary ona hayat hikayesini anlatırken Tom soğuk ve dikkati dağılmış görünüyordu.
- Tom looked distant and distracted while Mary told him her life story.
Tom Mary ile uzaktan ilgilidir.
- Tom is distantly related to Mary.
Tom benim uzaktan bir akrabam.
- Tom is a distant relative of mine.
Bir arkadaşım Emily Dickinson ile uzaktan akraba.
- A friend of mine is distantly related to Emily Dickinson.
O, ona uzaktan akrabadır.
- She is distantly related to him.
Tom soğukkanlı, mesafeli ve kibirli.
- Tom is cold, distant and arrogant.
Bu, Mary'yi tatmin etmedi, onlar arasındaki ilişki daha mesafeli oldu.
- This did not satisfy Mary, and the relationship between them became more distant.
The distant past was studded with brilliant scientists, mathematicians, inventors, technologists and philosophers.
Bilgelik yolunda yürümek isteyen hatadan korkmamalı, zira ne kadar çok gelişme yaparsa yapsın hiç önemi yok, onun amacı elde edilemeyecek kadar uzak kalır.
- He who wants to travel the path of wisdom must not fear failure, for no matter how much progress he makes, his goal remains unattainably far off.
Noel artık uzak değil.
- Christmas isn't far off now.
Tom Mary ile uzaktan ilgilidir.
- Tom is distantly related to Mary.
Bir arkadaşım Emily Dickinson ile uzaktan akraba.
- A friend of mine is distantly related to Emily Dickinson.
Mary soğuk bir şekilde pencereden dışarıya baktı.
- Mary stared distantly out the window.
Telefon kullanabileceğimiz buradan uzakta olmayan bir yer var.
- There is a place not far off from here where we can use the phone.
She was surprised to find that her fiancé was a distant relative of hers.
Ever since the trauma she has been totally distant to me.
... found I'm actually Islamic Studies comes a very very distant second ...