تعريف dispose of في الإنجليزية التركية القاموس.
- elden çıkarmak
O kitaplarını elden çıkarmak istiyor.
- He wants to dispose of his books.
O, arazisini elden çıkarmak istiyor.
- He wants to dispose of his land.
- kurtulmak
- imha etmek
- (Fiili Deyim ) 1- elden çıkarmak , satıp kurtulmak , satmak 2- -den kurtulmak , yok etmek 3- bertaraf etmek , zararsız hale getirmek 4- (kızı) kocaya vermek , vermek 5- tasarruf etmek , kullanmak 6- (işi) bitirmek , tamamlamak 7- halletmek 8- (yiyeycek) yemek
- yemek
- dağıtmak
- içmek
- bertaraf etmek
- yok etmek
- başından atmak
- izale etmek
- tamamlamak
- satmak
O, kitaplarını satmak istiyor.
- He wants to dispose of his books.
Ben arazimi satmak istiyorum.
- I want to dispose of the land.
- kurtul
Bu sorundan nasıl kurtulacaksın?
- How will you dispose of this problem?
- tüketmek
- vermek
- (belirli bir düzene göre) yerleştirmek
- halletmek
- bırakmak
- kocaya vermek
- devretmek
- (zaman, para v.b.'ni) (belirli bir biçimde) harcamak
- kullanmak
- zararsız hale getirmek
- dispose
- elden çıkarmak
O kitaplarını elden çıkarmak istiyor.
- He wants to dispose of his books.
O, arazisini elden çıkarmak istiyor.
- He wants to dispose of his land.
- dispose
- kullanmak
- dispose
- ortadan kaldırmak
- dispose
- başından atmak
- dispose
- (Jeoloji) ortadan kaldırma
Fadıl, Leyla'yı Rami'nin cesedini ortadan kaldırmaya zorladı.
- Fadil forced Layla to help dispose of Rami's body.
Fadıl cesedi ortadan kaldırmaya çalıştı.
- Fadil tried to dispose of the body.
- dispose
- anıklamak
- dispose
- tasarruf etmek
- dispose
- atmak
- dispose
- kurtulmak
- dispose
- dizmek
- dispose
- hazırlamak
- shift
- vitese geçirmek
- shift
- (Tıp) şift
- dispose
- alt etmek
- dispose
- yerleştirmek
- dispose
- (of ile) kurtulmak
- dispose
- düzenlemek
- dispose
- isteklendirmek
- dispose
- heveslendirmek
- dispose
- at
- shift
- {i} kayma
Bu ülkedeki siyaset sağa doğru kaymaktadır.
- Politics in this country is shifting towards the right.
Bilim adamları farklı galaksilerin Doppler kaymalarını inceleyerek galaksilerin tümünün birbirlerinden uzaklaştıkları sonucuna vardılar.
- By studying the Doppler shift of different galaxies, scientists have concluded that all of the galaxies are moving away from each other.
- shift
- çare
- shift
- değişiklik
- shift
- şanzıman
- shift
- şanjman
- shift
- (suç/vb.) atmak
- shift
- yaşamak
- be dispose of
- bertaraf olmak
- dispose
- {f} ikna etmek
- dispose
- idare etmek
- dispose
- uydurmak
- dispose
- niyetlendirmek
- dispose
- (Askeri) MAL SON İŞLEMİ YAPMAK: Genel fazla durumundaki devlet mallarına ait son işlemi yapmak
- dispose
- son şeklini vermek
- dispose
- {f} kontrolünde tutmak
- dispose
- kandırmak
- dispose
- vermek
- dispose
- takdir Allahtan Takdir tedb
- dispose
- (Avrupa Birliği) sürmek
- dispose
- God dis poses Muratinsandan
- dispose
- dağıtmak
- shift
- çare/gömlek/vardiya/kayma
- shift
- (Tıp) Değişme veya sapma
- shift
- son çare
- shift
- {f} tıkınmak
- shift
- {i} kadın iç gömleği
- shift
- {f} değişmek
- shift
- {i} rotasyon
- shift
- {i} değiştirme
Ayaklarımızı sıcak tutmak için ayaklarımızı yer değiştirmek ve hareket ettirmeye devam etmek zorunda kaldık.
- In order to keep our feet warm we had to shift from one foot to another and keep moving.
Neden vardiyaları değiştirmek istiyorsun?
- Why do you want to change shifts?
- shift
- {i} kaçamak
- shift
- {i} çok sade bir çeşit kadın elbisesi