Onun liseden beri çıktığı bir erkek arkadaşı var ama o onların ilişkilerinin tekdüze olduğunu hissediyor, bu yüzden o hoşnutsuz oldu.
- She has a boyfriend she's been going out with since high school, but she feels their relationship is in a rut, so she's become discontented.
Tom hoşnutsuz, değil mi?
- Tom is discontented, isn't he?
Onlar memnuniyetsizdi.
- They were discontented.
Dilek memnuniyetsizlikten kaynaklanır. Bunu kontrol etmeye çalışın.
- Desire is a source of discontent. Try to control it.
Tom'un hoşnutsuz olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is discontented.
Güçsüz bir prens olan Eric Danimarkalılar arasında büyük hoşnutsuzluğa sebep olan kötü bir para sistemi çıkardı.
- Eric who was a weak prince issued a bad coinage which excited great discontent among the Danes.
Başkaları ile hoşnutsuzluk içinde yaşamaktansa dünya malından vazgeçmek daha iyi.
- Better to give up possessions than to live in discontent with others.
After her injury, Alice was a discontented woman.
He lived a discontented life.