O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
- He advocated abolishing class distinctions.
Köpekler renkler arasında ayrım yapamazlar.
- Dogs can't distinguish between colors.
Entelektüel karşıtlık, çoğunlukla elitizm'i eleştirmenin kılık değiştirmesiyle ifade edilir.
- Anti-intellectualism is often couched in the disguise of criticizing elitism.
Bu, çocuk yetiştirmek için böylesine harika bir yer olurdu.
- This would be such a great place to raise kids.
Doktor böylesine acil bir durumla nasıl başa çıkacağını biliyordu.
- The doctor knew how to cope with an emergency like this.
Hiç bu kadar erken kalkmadım.
- I've never woken up this early.
O, daha önce hiç bu kadar korkmamıştı.
- She'd never been this frightened before.
Böyle bir sözlükte buzdolabı ile ilgili en az iki cümle olmalıdır.
- In a dictionary like this one there should be at least two sentences with fridge.
Sık sık kendini çalışma odasına kapatır ve böyle şeyler yazar.
- He often shuts himself up in the study and writes things like this.
Have you discussed this with anybody?
- Have you discussed this with anyone?
This is not a discovery, everybody knows it!
- That is not a discovery, everybody knows it!
Two weeks after being admitted to hospital my acne suddenly started to disappear.
- Two weeks after being admitted to the hospital my acne suddenly started to disappear.
Two weeks after being admitted to the hospital my acne suddenly started to disappear.
- Two weeks after being admitted to hospital my acne suddenly started to disappear.
disconnect.
disarray.
disembowel, disannul.