Valiz kirli çamaşırlardan başka bir şey içermiyordu.
- The suitcase contained nothing but dirty clothes.
Kirli ev, kirli zemin.
- Dirty house, dirty floor.
O pis ellerini benden uzak tut!
- Keep your dirty hands off me!
Tom, Mary'ye pis pis baktı.
- Tom gave Mary a dirty look.
Tom kirlenmekten korkmuyor.
- Tom isn't afraid to get dirty.
Bazı edepsiz fıkralar biliyorum ama onları anlatmam.
- I know some dirty jokes, but I don't tell them.
Bazı edepsiz fıkralar biliyorum ama onları asla anlatmam.
- I know some dirty jokes, but I never tell them.
Müstehcen fıkraları sevmem fakat onları anlattığında ondan çok zevk alırım.
- I don't like dirty jokes, but I get a kick out of it when you tell them.
Mutfak lavabosu kirli bulaşıklarla doluydu.
- The kitchen sink was full of dirty dishes.
Tom kirli bulaşıkları mutfak lavabosuna koydu.
- Tom put the dirty dishes in the kitchen sink.
Kirli giysiler soyunma odasının havasında iğrenç bir koku bıraktı.
- The dirty clothes left a foul odor in the air of the locker room.
Çocuklara bile iğrenç fıkralar anlatır.
- He tells dirty jokes even to children.
Ellerini kirletmek istemediğini söylüyorsun.
- You say you don't want to get your hands dirty.
Ellerimi kirletmek istemiyorum.
- I don't want to get my hands dirty.
O, çirkin yaşlı bir adamdır.
- He's a dirty old man.
Ne çirkin bir yüzün var! diye bağırdı.
- He exclaimed, What a dirty face you have!
Açık saçık fıkralar bilirim ama asla onları anlatmam.
- I know dirty jokes, but I never tell them.
Asla açık saçık fıkralar dinlemem.
- I never listen to dirty jokes.
The old flag was a dirty white.
None of y'all get into my car if you're dirty.
I won't accept your dirty money!.
Despite a walk in the rain, my shoes weren't too dirty.
You need to tune that guitar, the g string sounds dirty.
He lives in a dirty great mansion.