O gömlek çok kirli. Okula gitmeden önce yıkanılması gerek.
- That shirt is very dirty. It needs washing before you go to school.
Yer partiden kalanlar yüzünden dağınıktı: Yırtık gürültüyapıcılar, kırışık parti şapkaları, ve kirli Power Ranger tabakları.
- The floor was strewn with party favors: torn noisemakers, crumpled party hats, and dirty Power Ranger plates.
Tom, Mary'ye pis pis baktı.
- Tom gave Mary a dirty look.
O pis ellerini benden uzak tut!
- Keep your dirty hands off me!
Tom kirlenmekten korkmuyor.
- Tom isn't afraid to get dirty.
Bazı edepsiz fıkralar biliyorum ama onları anlatmam.
- I know some dirty jokes, but I don't tell them.
Bazı edepsiz fıkralar biliyorum ama onları asla anlatmam.
- I know some dirty jokes, but I never tell them.
Müstehcen fıkraları sevmem fakat onları anlattığında ondan çok zevk alırım.
- I don't like dirty jokes, but I get a kick out of it when you tell them.
Tom kirli bulaşıkları mutfak lavabosuna koydu.
- Tom put the dirty dishes in the kitchen sink.
Tom bir hafta içinde bulaşıkları yıkamadı, bu yüzden lavabo kirli tabaklarla doluydu.
- Tom hadn't washed dishes in a week, so the sink was full of dirty dishes.
İğrenç şakalardan hoşlanmıyorum.
- I don't like dirty jokes.
Tom bazı iğrenç fıkralar anlattı.
- Tom told some dirty jokes.
Ellerimi kirletmek istemiyorum.
- I don't want to get my hands dirty.
Ellerini kirletmek istemediğini söylüyorsun.
- You say you don't want to get your hands dirty.
Ne çirkin bir yüzün var! diye bağırdı.
- He exclaimed, What a dirty face you have!
O, çirkin yaşlı bir adamdır.
- He's a dirty old man.
Asla açık saçık fıkralar dinlemem.
- I never listen to dirty jokes.
Açık saçık fıkralar bilirim ama asla onları anlatmam.
- I know dirty jokes, but I never tell them.
The old flag was a dirty white.
None of y'all get into my car if you're dirty.
I won't accept your dirty money!.
Despite a walk in the rain, my shoes weren't too dirty.
You need to tune that guitar, the g string sounds dirty.
He lives in a dirty great mansion.