Ayrıca Felicja'nın da sarı düz saçları var.
- Also Felicja has blonde straight hair.
Lidia'nın sarı düz saçları var.
- Lidia has blonde straight hair.
Mario, bana eşcinsel demekten vazgeç! Ben heteroseksüelim!
- Mario, stop calling me gay! I'm straight!
Heteroseksüel misin yoksa homoseksüel mi? Ben heteroseksüelim.
- Are you straight or gay? I'm straight.
Onu doğruca bana ver.
- Give it to me straight.
Bize doğru yolu göster.
- Show us the straight path.
İşten sonra direkt eve giderim.
- I go straight home after work.
Direkt eve gideceğim.
- I'll go straight home.
Dosdoğru kapıya gittim.
- I went straight to the door.
O, dosdoğru bana doğru geldi.
- He came straight up to me.
Tom tam karşıda bakarken tek başına oturuyordu.
- Tom sat alone, staring straight ahead.
O, tamamen gülmeyen bir suratla fıkra anlattı.
- She told the joke with a completely straight face.