He has a good knowledge of Japanese religion.
- O Japon diniyle ilgili iyi bir bilgiye sahiptir.
He got religion on his deathbed.
- O, ölüm döşeğinde dinine kavuştu.
Science is not a religion.
- Bilim bir din değildir.
I don't have a religion and I don't follow any god.
- Benim bir dinim yok ve ben herhangi bir tanrıyı takip etmiyorum.
Dynamite fishing is extremely destructive to reef ecosystems.
- Dinamit balıkçılığı resif ekosistemler için son derece tahrip edicidir.
Tom has a dynamic personality.
- Tom dinamik bir kişiliğe sahiptir.
Unlike his sister, he has retained the religious faith his parents brought him up in.
- Kız kardeşinin aksine, o, ebeveynlerinin ona verdiği dini inancı korudu.
He stared at the faithful miniature of the dinosaur.
- O, dinozorun sadık minyatürüne baktı.
Atheism isn't a religious belief.
- Ateizm dinî bir inanç değildir.
The new law will deprive religious minorities of their right to vote.
- Yeni yasa dini azınlıkları oy verme haklarından mahrum edecek.