dillenme

listen to the pronunciation of dillenme
التركية - الإنجليزية

تعريف dillenme في التركية الإنجليزية القاموس.

dil
tongue

My mother tongue is Spanish. - Benim ana dilim İspanyolca'dır.

French is their mother tongue. - Onların ana dili Fransızca.

dil
language

I can understand your language. - Dilinizi anlayabiliyorum.

It's difficult to learn a foreign language. - Yabancı dil öğrenmek zordur.

dil
speech

Music is a common speech for humanity. - Müzik insanlık için ortak bir dildir.

Tom was speechless for a moment. - Tom'un bir an için dili tutuldu.

dil
lingo
dil
(özel) parlance
dil
clapper
dil
dialect

The more countries a language is spoken in, the less important it is to sound like a native speaker, since speakers of that language are accustomed to hearing various dialects. - Bir dil ne kadar çok ülkede konuşulursa, yerli konuşanı gibi ses çıkarmak o kadar daha az önemlidir, çünkü o dilin konuşanları değişik lehçeler duymaya alışkındır.

You should avoid adding sentences in a language other than your own, because unless you write in your mother tongue or dialect, you are prone to make many mistakes. - Kendi dilinden başka bir dilde cümleler eklemekten kaçınmalısın, çünkü ana dilinde ya da lehçende yazmadıkça birçok hata yapmaya eğilimlisin.

dil
prominent
dil
vernacular

The pitaya's common English name of dragon fruit reflects its vernacular name in many Asian languages. - Pitaya'nın ortak İngilizce adı dragon fruit birçok Asya dillerinde onun argo adını yansıtmaktadır.

dil
feather
dil
key

The key to the so-called mastery of any language is bringing the words and grammar to life through context. - Sözde herhangi bir dilin hakimiyetinin anahtarı, kelimeleri ve dilbilgisini bağlama yoluyla hayata geçirmektir.

A language is a key to the heart of millions. - Bir dil milyonların anahtarıdır.

dil
langue
dil
pawl
dil
latch
dil
neck
dil
(Arılık) proboscis
dil
(Bilgisayar) script
dil
(Arılık) lingua

Why do you want Esperanto to become a lingua franca while you continue to communicate in English? - Neden İngilizce dilinde iletişim kurmaya devam ederken Esperanto'nun bir lingua franca olmasını istiyorsun?

dil
parlance
dil
(Denizbilim) common sola
dillenmek
begin to talk
dil
spit

In spite of the language difficulty, we soon became friends. - Dil zorluğuna rağmen biz kısa sürede arkadaş olduk.

In spite of my diet, I couldn't help taking a slice of chocolate cake. - Diyetime rağmen, bir dilim çikolatalı kek almaktan kendimi alamadım.

dil
tounge
dil
tongue; language; spit
dil
spline
dil
(Anatomi) glossa
dil
linguiform
dil
(Diş Hekimliği) gloss
dillenmek
to become a subject of gossip
dillenmek
to become overtalkative
dillenmek
to begin to talk; to find one's tongue; to become overtalkative
dillenmek
to begin to talk, find one's tongue
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف dillenme في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

dil
Dataphor Interface Language An XML format for describing user interfaces independent of the platform on which they will be realized
dil
dilate Dx diagnosis
dil
Two parallel rows of connection holes on a PCB Also, the type of connector used with this array
dil
Dual-in-line Refers to component shape with two parallel rows of connection leads Syn: DIP
dil
dual in line package: simplest type of plastic package where the I/O's are found on either side of the package
dil
ate
dil
(see Data Interchange Language)
التركية - التركية
Dillenmek durumu
Dil
(Osmanlı Dönemi) NEVAD
DİL
(Osmanlı Dönemi) Coğ: Denizin içine uzanmış üstü düz mumluk, uzunca kara parçası
DİL
(Osmanlı Dönemi) t. Lisan, zeban
DİL
(Osmanlı Dönemi) İnsanların konuştukları lehçelerin her birisi. Lügat
DİL
(Osmanlı Dönemi) Mc: Gıybet, mezemmet, dedi-kodu, çekiştirme.İnsanın yüz cihazatından birtek cihazı olan lisanı; bir et parçası iken, iki büyük vazifesiyle yüzer hikmetlere, neticelere, meyvelere, fâidelere âlet oluyor.. Taamların zevkindeki vazifesi, ayrı ayrı bütün t
DİL
(Osmanlı Dönemi) Ağızdaki tat alma duygusu ve konuşma uzvu
DİL
(Osmanlı Dönemi) Muhtelif âlât ve edevâtın uzunca ve yassı, ekseriya oynak kısımları
dil
Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ; tat alma organı
dil
Bir çağa, bir gruba, bir yazara özgü söz dağarcığı ve söz dizimi
dil
Anahtar
dil
Kimi üflemeli çalgılarda titreşerek ses çıkaran ince metal yaprak
dil
Kıstak
dil
İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan
dil
Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı: "Ağzımı dolduran kocaman dil, kelimelere yer bırakmıyor ki..."- Y. Z. Ortaç. İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan: "Dilinden Anadolu'lu olduğu ancak belli oluyordu."- S. F. Abasıyanık
dil
Denize uzanan dar ve alçak kara parçası, berzah
dil
insanların iletişim kurmak için kullandıkları işaret sistemi
dil
Belli durumlara, mesleklere, konulara özgü dil
dil
Büyük baş hayvanların haşlanıp pişirildikten sonra yenebilen dili
dil
Düşünce ve duyguları bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracı
dil
Sorguya çekilmek için yakalanan tutsak
dil
Makaraların ve bastikaların içine yerleştirilmiş olan, üzerinden geçirilen halatı istenilen yöne çevirmeye yarayan, çevresi oluklu, küçük döner tekerlek
dil
Bazı üflemeli çalgılarda titreşerek ses çıkaran ince metal yaprak
dil
Ayakkabı bağlarının ayağı rahatsız etmemesini sağlayan ve bağ altına rastlayan saya parçası
dil
Bir çağa, bir gruba, bir yazara özgü söz dağarcığı ve söz dizimi: "Halk dilinin günebakan ismini verdiği bu çiçek, güneşe âşıktır."- H. S. Tanrıöver
dil
Birçok aletin uzun, yassı ve çoğu hareketli bölümleri
dil
Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı
dil
Büyükbaş hayvanların haşlanıp pişirildikten sonra yenebilen dili: "Birkaç dilim ekmek, ince bir iki dilim peynir veya dil, bazen de haşlanmış bir sebze yemeği."- S. F. Abasıyanık
dillenmek
Konuşma yeteneği olmayan varlık konuşmak, dile gelmek
dillenmek
Konuşma yeteneği olmayan varlık konuşmak, dile gelmek: "... elini uzatıp tam koparacağı sırada mor menekşe dillendi. -Koparma beni..."- T. Dursun K. Onaylanmayan bazı davranışlar yüzünden hakkında dedikodu yapılmak, dile düşmek: "Kasabanın, evi basıla taşlana dillenmiş en namlı kahpesini, Yatık Emine'yi bir gece atına almış köye getirmişti."- R. H. Karay
dillenmek
Onaylanmayan bazı davranışlar yüzünden hakkında dedikodu yapılmak, dile düşmek
dillenmek
Konuşmaya başlamak
dillenmek
Çocuk konuşmaya başlamak
dillenme
المفضلات