I wish to say a word of apology.
- Özür dilemek istiyorum.
I just stopped by to wish you luck.
- Sadece sana şans dilemek için uğradım.
Tom told Mary that sometimes all you have to do is ask for forgiveness.
- Tom Mary'ye bazen yapmak zorunda olduğumuz bütün şeyin af dilemek olduğunu söyledi.
Tom told Mary that sometimes all you have to do is ask for forgiveness.
- Tom Mary'ye bazen yapmak zorunda olduğumuz bütün şeyin af dilemek olduğunu söyledi.
You will have to apologize when you see him.
- Onu gördüğünde özür dilemek zorundasın.
Why will I write a letter to apologize?
- Neden özür dilemek için bir mektup yazacağım?
I'd like to wish my mom a happy birthday.
- Anneme mutlu yıllar dilemek istiyorum.
I came to wish you good luck.
- Sana iyi şans dilemek için geldim.
I'd like to apologize.
- Özür dilemek istiyorum.
I'd like to apologise on behalf of my son.
- Oğlum adına özür dilemek istiyorum.
Tom had plenty of chances to apologize, but he didn't.
- Tom'un özür dilemek için çok fırsatı vardı, ama bunu yapmadı.
There is nothing to do but apologize.
- Özür dilemekten başka yapacak bir şey yok.
There were times when Tom wished he hadn't married Mary.
- Tom'un Mary ile evlenmemiş olmayı dilediği zamanlar olmuştur.
It's an American tradition to make a wish on your birthday.
- Doğum gününde dilek tutmak bir Amerikan geleneğidir.
Layla prayed for forgiveness.
- Leyla af dilemek için dua etti.
I never see a library without wishing I had time to go there and stay till I had read everything in it.
- Oraya gidecek ve içindeki her şeyi okuyacak zamanım olmasını dilemeden bir kütüphaneyi asla fark etmem.
I never see a library without wishing I had time to go there and stay till I had read everything in it.
- Bir kütüphane görünce, gidip içindeki her şeyi okuyana kadar orada kalmayı dilemediğim olmamıştır.
Everybody wished he had been elected governor.
- Herkes vali seçilmiş olmayı diledi.
Tom wished he had a decent job.
- Tom düzgün bir işi olmasını diledi.
I named my daughter Nairu wishing her long life.
- Ona uzun bir ömür dileyerek kızıma Nairu ismini verdim.
I never see a library without wishing I had time to go there and stay till I had read everything in it.
- Bir kütüphane görünce, gidip içindeki her şeyi okuyana kadar orada kalmayı dilemediğim olmamıştır.
I must beg your pardon.
- Ben sizden özür dilemeliyim.
Tom dropped a coin into the beggar's cup.
- Tom dilencinin kabına bir bozuk para koydu.
"Please accept my most sincere condolences on the loss of Mr Okan".