dilce

listen to the pronunciation of dilce
التركية - الإنجليزية
(Dilbilim) discourse
Expression in words, either speech or writing
Verbal exchange, conversation

Two or three of the gentlemen sat near him, and I caught at times scraps of their conversation across the room. At first I could not make much sense of what I heard; for the discourse of Louisa Eshton and Mary Ingram, who sat nearer to me, confused the fragmentary sentences that reached me at intervals.

{n} conversation, talk, speech, treatise
The power of the mind to reason or infer by running, as it were, from one fact or reason to another, and deriving a conclusion; an exercise or act of this power; reasoning; range of reasoning faculty
Conversation; talk
If someone discourses on something, they talk for a long time about it in a confident way. He discoursed for several hours on French and English prose. see also direct discourse, indirect discourse. discourse on/upon to make a long formal speech about something, or to discuss something seriously
To treat of something in writing and formally
  The recounting or communication of the story versus the content or events of the story   "How" the story is conveyed  
A discourse is a serious talk or piece of writing which is intended to teach or explain something. Gates responds with a lengthy discourse on deployment strategy
Verbal expression, either in speech or writing
The means by which language, broadly understood, through the production, distribution, and reception of texts, conveys meaning (especially ideology) on a conscious and unconscious level
an address of a religious nature (usually delivered during a church service)
The art and manner of speaking and conversing
{f} discuss, talk, converse
Consecutive speech, either written or unwritten, on a given line of thought; speech; treatise; dissertation; sermon, etc
Discourse is spoken or written communication between people, especially serious discussion of a particular subject. a tradition of political discourse
Connected communication of thought sequences; continuous expression or exchange of ideas
The literary critical term for structure and purpose of a narrative or other literary work, which coexists with the story told (events [actions, plot] + elements [characters, space]) The level of discourse is the more subtle level at which the author's judgment and interpretation operate
Dealing; transaction
dil
tongue

Italian is my mother tongue. - İtalyanca benim ana dilimdir.

French is their mother tongue. - Onların ana dili Fransızca.

dil
language

There are few sites in the Tatar language on the Internet. - İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.

It isn't a surprise that English is the world's most spoken language. - Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.

dil
speech

In English there are eight main parts of speech: noun, verb, adjective, adverb, pronoun, preposition, conjunction and finally interjection. - İngilizcede dilin sekiz ana bölümü vardır:isim,fiil,sıfat,zarf,zamir,edat,bağlaç ve son olarak ünlem.

Tom was speechless for a moment. - Tom'un bir an için dili tutuldu.

dil
lingo
dil
(özel) parlance
dil
clapper
dil
dialect

The more countries a language is spoken in, the less important it is to sound like a native speaker, since speakers of that language are accustomed to hearing various dialects. - Bir dil ne kadar çok ülkede konuşulursa, yerli konuşanı gibi ses çıkarmak o kadar daha az önemlidir, çünkü o dilin konuşanları değişik lehçeler duymaya alışkındır.

Teochew is a dialect of Min Nan. - Teochew dili, Min Nan'ın bir şivesidir.

dil
prominent
dil
vernacular

The pitaya's common English name of dragon fruit reflects its vernacular name in many Asian languages. - Pitaya'nın ortak İngilizce adı dragon fruit birçok Asya dillerinde onun argo adını yansıtmaktadır.

dil
feather
dil
key

A language is a key to the heart of millions. - Bir dil milyonların anahtarıdır.

The key to the so-called mastery of any language is bringing the words and grammar to life through context. - Sözde herhangi bir dilin hakimiyetinin anahtarı, kelimeleri ve dilbilgisini bağlama yoluyla hayata geçirmektir.

dil
langue
dil
pawl
dil
latch
dil
neck
dil
(Arılık) proboscis
dil
(Bilgisayar) script
dil
(Arılık) lingua

Why do you want Esperanto to become a lingua franca while you continue to communicate in English? - Neden İngilizce dilinde iletişim kurmaya devam ederken Esperanto'nun bir lingua franca olmasını istiyorsun?

dil
parlance
dil
(Denizbilim) common sola
dil
spit

In spite of my diet, I couldn't help taking a slice of chocolate cake. - Diyetime rağmen, bir dilim çikolatalı kek almaktan kendimi alamadım.

In spite of the language difficulty, we soon became friends. - Dil zorluğuna rağmen biz kısa sürede arkadaş olduk.

dil
tounge
dil
tongue; language; spit
dil
spline
dil
(Anatomi) glossa
dil
linguiform
dil
(Diş Hekimliği) gloss
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف dilce في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

dil
Dataphor Interface Language An XML format for describing user interfaces independent of the platform on which they will be realized
dil
dilate Dx diagnosis
dil
Two parallel rows of connection holes on a PCB Also, the type of connector used with this array
dil
Dual-in-line Refers to component shape with two parallel rows of connection leads Syn: DIP
dil
dual in line package: simplest type of plastic package where the I/O's are found on either side of the package
dil
ate
dil
(see Data Interchange Language)
التركية - التركية

تعريف dilce في التركية التركية القاموس.

Dil
(Osmanlı Dönemi) NEVAD
DİL
(Osmanlı Dönemi) Coğ: Denizin içine uzanmış üstü düz mumluk, uzunca kara parçası
DİL
(Osmanlı Dönemi) t. Lisan, zeban
DİL
(Osmanlı Dönemi) İnsanların konuştukları lehçelerin her birisi. Lügat
DİL
(Osmanlı Dönemi) Mc: Gıybet, mezemmet, dedi-kodu, çekiştirme.İnsanın yüz cihazatından birtek cihazı olan lisanı; bir et parçası iken, iki büyük vazifesiyle yüzer hikmetlere, neticelere, meyvelere, fâidelere âlet oluyor.. Taamların zevkindeki vazifesi, ayrı ayrı bütün t
DİL
(Osmanlı Dönemi) Ağızdaki tat alma duygusu ve konuşma uzvu
DİL
(Osmanlı Dönemi) Muhtelif âlât ve edevâtın uzunca ve yassı, ekseriya oynak kısımları
dil
Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ; tat alma organı
dil
Bir çağa, bir gruba, bir yazara özgü söz dağarcığı ve söz dizimi
dil
Anahtar
dil
Kimi üflemeli çalgılarda titreşerek ses çıkaran ince metal yaprak
dil
Kıstak
dil
İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan
dil
Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı: "Ağzımı dolduran kocaman dil, kelimelere yer bırakmıyor ki..."- Y. Z. Ortaç. İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan: "Dilinden Anadolu'lu olduğu ancak belli oluyordu."- S. F. Abasıyanık
dil
Denize uzanan dar ve alçak kara parçası, berzah
dil
insanların iletişim kurmak için kullandıkları işaret sistemi
dil
Belli durumlara, mesleklere, konulara özgü dil
dil
Büyük baş hayvanların haşlanıp pişirildikten sonra yenebilen dili
dil
Düşünce ve duyguları bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracı
dil
Sorguya çekilmek için yakalanan tutsak
dil
Makaraların ve bastikaların içine yerleştirilmiş olan, üzerinden geçirilen halatı istenilen yöne çevirmeye yarayan, çevresi oluklu, küçük döner tekerlek
dil
Bazı üflemeli çalgılarda titreşerek ses çıkaran ince metal yaprak
dil
Ayakkabı bağlarının ayağı rahatsız etmemesini sağlayan ve bağ altına rastlayan saya parçası
dil
Bir çağa, bir gruba, bir yazara özgü söz dağarcığı ve söz dizimi: "Halk dilinin günebakan ismini verdiği bu çiçek, güneşe âşıktır."- H. S. Tanrıöver
dil
Birçok aletin uzun, yassı ve çoğu hareketli bölümleri
dil
Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı
dil
Büyükbaş hayvanların haşlanıp pişirildikten sonra yenebilen dili: "Birkaç dilim ekmek, ince bir iki dilim peynir veya dil, bazen de haşlanmış bir sebze yemeği."- S. F. Abasıyanık
dilce
المفضلات