Dancing is a perpendicular expression of a horizontal desire.
- Dans, yatay arzunun dikey bir ifadesidir.
An empty bag can't stand upright.
- Boş torba dik duramaz.
She stood bolt upright.
- O civatayı dik durdurdu.
We climbed the steep slope.
- Dik bir yamaca tırmandık.
Watch your step. The stairs are steep.
- Adımına dikkat et, merdivenler diktir.
Tango is the vertical expression of a horizontal desire.
- Tango, yatay arzuların dikey anlatımıdır.
The X-axis is the horizontal axis and the Y-axis is the vertical axis.
- X ekseni yatay eksendir ve Y ekseni dikey eksendir.
This statue was erected ten years ago.
- Bu anıt on yıl önce dikildi.
The Berlin wall was erected in 1961.
- Berlin duvarı 1961'de dikildi.
He fixed his eyes on me.
- Gözlerini bana dikti.
Everyone's eyes were fixed upon her.
- Herkesin gözleri ona dikildi.
Mother transplanted the flowers to the garden.
- Annem çiçekleri bahçeye dikti.
Tom carefully transplanted the tiny tomato seedlings into his vegetable patch.
- Tom sebze bahçesine minik domates fidelerini dikkatlice dikti.
Tom made a list of potential problems that we should watch out for.
- Tom dikkat etmemiz gereken potansiyel sorunların bir listesini yaptı.
Watch out! There's a pothole in the road.
- Dikkat et! Yolda çukur var.
My mother gave me her sewing machine.
- Annem bana dikiş makinesini verdi.
Mom was busy with her sewing.
- Annem dikiş işleriyle meşguldü.
My mother gave me her sewing machine.
- Annem bana dikiş makinesini verdi.
I bought a new sewing machine.
- Ben, yeni bir dikiş makinesi satın aldım.
How beautiful my sewn drapes are.
- Dikili perdelerim ne kadar güzel.
He sewed a dress for me.
- O benim için bir elbise dikti.
Tom sewed the button back on his shirt.
- Tom düğmeyi gömleğine geri dikti.
Mother transplanted the flowers to the garden.
- Annem çiçekleri bahçeye dikti.
Tom carefully transplanted the tiny tomato seedlings into his vegetable patch.
- Tom sebze bahçesine minik domates fidelerini dikkatlice dikti.
Can you sew on these buttons for me?
- Sen bu düğmeleri benim için dikebilir misin?
Do you have a needle to sew on these buttons?
- Bu düğmeleri dikmek için bir iğnen var mı?
I think Tom needs stitches.
- Sanırım Tom'un dikişlere ihtiyacı var.
She needed five stitches.
- Ona beş dikiş atıldı.
Tom listened intently.
- Tom dikkatle dinledi.
Tom is listening intently.
- Tom dikkatle dinliyor.
The higher we climbed, the steeper became the mountain.
- Ne kadar yükseğe tırmanırsak dağlar o kadar dik olur.
About a dozen trees had soon been planted.
- Yaklaşık bir düzine ağaç kısa sürede dikilmişti.
Tom planted three apple trees in his yard.
- Tom bahçesine üç elma ağacı dikti.
Tom's a stiff-necked old man.
- Tom dik kafalı yaşlı bir adam.
It is hard for an empty sack to stand straight.
- Boş bir çuvalın dik durması zordur.
In hopes of attaining superhuman powers, Christopher Columbus once stared at the sun for five minutes straight. It didn't work.
- İnsanüstü güçlere ulaşmak umuduyla, Kristof Kolomb bir zamanlar beş dakika güneşe doğruca dik dik baktı.İşe yaramadı.
This morning at the station, her attention was caught by a poster with bold letters.
- Bu sabah istasyonda, kalın harfli bir afiş onun dikkatini çekti.
This box is square, not rectangular.
- Bu kutu kare, dikdörtgen değil.
A square is both a rectangle and a rhombus.
- Bir kare hem dikdörtgen hem de eşkenar dörtgendir.