Yağmur yangının yayılmasını engelledi.
- The rain kept the fire from spreading.
Hastalığın hızlıca yayılmasını önlemek kolay bir görev değildi.
- To prevent the disease from spreading quickly was not an easy task.
Tom Mary hakkında yalanları yaymakla suçluydu.
- Tom was guilty of spreading lies about Mary.
O, söylentinin yayılmasını engellemeye çalıştı.
- She tried to prevent the rumor from spreading.