Anlamıyorum. Niye hep onunla takılıyorsun?
- I don't understand. Why do you hang out with her all the time?
Evren yıldızlarla doluysa, neden onların hepsinden gelen ışık tüm gökyüzünü sürekli parlatmıyor?
- If the universe is full of stars, why doesn't the light from all of them add up to make the whole sky bright all the time?
Başından beri onun yalan söylediğini biliyordum.
- I knew all along that he was telling a lie.
Onu başından beri biliyor olmalılar.
- They must have known it all along.
The New York Times onun galerisini her zaman eleştirir.
- The New York Times reviews her gallery all the time.
O her zaman orada kaldı.
- He stayed there all the time.
O her zaman sendin, değil mi?
- It was you all along, wasn't it?
Bu ta başından benim planımdı.
- This was my plan all along.
Sanırım Tom ta başından bunu bekliyordu.
- I think Tom expected this all along.
Bütün demiryolu boyunca kasabalar türedi.
- Towns sprang up all along the railroad.
Bütün duvar boyunca karalamalar vardı.
- There were scribbles all along the wall.
Sami baştan beri katildi.
- Sami was the killer all along.
En başından beri planın buydu, değil mi?
- That was your plan all along, wasn't it?
Sana bunu en başından beri söylüyorum.
- I've been telling you that all along.