Tom'un kız kardeşi dindar bir Hristiyan.
- Tom's sister is a devout Christian.
Tom son derece dindardı.
- Tom was extremely devout.
Dinsel inancımı yitirdim.
- I've lost my religious faith.
Bir devlet okulunda dinsel eğitim yasaklandı.
- Religious education is prohibited at a public school.
Daha sonra, diğer birçok ülkeden olanlar büyük ekonomik imkanlarla ilgili raporlar ve dini ve politik özgürlük tarafından cezbedildikleri için Amerika Birleşik Devletlerine akın ettiler.
- Later, those from many other countries flocked to the United States because they were attracted by reports of great economic opportunities and religious and political freedom.
Ateizm dinî bir inanç değildir.
- Atheism isn't a religious belief.
Ateistlerin tüm dindar ve sosyalistlerden daha merhametli olduğunu biliyorum.
- I know atheists that have more humanity than all these religious and these socialists.
İnkalar dindar insanlardı.
- The Inca were religious people.
Tom inançlı değildir.
- Tom is not religious.
Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.
- Layla had deep religious convictions.
Yeni yasa dini azınlıkları oy verme haklarından mahrum edecek.
- The new law will deprive religious minorities of their right to vote.
Ateizm dinî bir inanç değildir.
- Atheism isn't a religious belief.
Tom bir din adamı değildi.
- Tom wasn't a religious man.
Din adamı saatlerce diz çökmüş olarak kaldı.
- The religious man remained kneeling for hours.
... who were generally absolutely devout ...