In this world, it's difficult to go on behaving like a human being.
- Bu dünyada insan gibi davranmaya devam etmek zordur.
Please go on with your story.
- Lütfen hikayene devam et.
You should go ahead and do it, just like you said you would.
- Devam etmelisin ve onu yapmalısın, tam yapacağını söylediğin gibi.
If you've got something to say, go ahead and say it.
- Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.
You are doing very well. Keep it up.
- Çok iyi yapıyorsun. Devam et.
You should go ahead and do it, just like you said you would.
- Devam etmelisin ve onu yapmalısın, tam yapacağını söylediğin gibi.
By all means. Go ahead.
- Kesinlikle. Devam et.
Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again.
- Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.
Corporate bankruptcies continued at a high level last month.
- Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.
Tom just kept right on talking.
- Tom hemen konuşmaya devam etti.
Tom resumed speaking.
- Tom konuşmaya devam etti.
When the excitement died down, the discussion resumed.
- Heyecan azalınca,tartışma devam etti.
Tom said investigations were continuing.
- Tom soruşturmaların devam ettiğini söyledi.
Poverty prevented him from continuing his studies.
- Fakirlik onun çalışmalarına devam etmesini engelledi.
We gave the first step, now we just have to keep going.
- Biz ilk adımı attık, şimdi sadece devam etmek zorundayız.
We have to keep going.
- Gitmeye devam etmek zorundayız.
Tom continued to study French for another three years.
- Tom üç yıl daha Fransızca çalışmaya devam etti.
Corporate bankruptcies continued at a high level last month.
- Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.
He kept on working all the while.
- O,her zaman çalışmaya devam etti.
Bill kept on crying for hours.
- Bill saatlerce ağlamaya devam etti.
We've got to keep on struggling.
- Mücadelemizi sürdürmeye devam etmek zorundayız.
I want to keep on living with him.
- Onunla yaşamaya devam etmek istiyorum.
Saturday is the pottery class I've been attending since last year.
- Cumartesi geçen yıldan beri devam ettiğim çömlekçilik dersidir.
I really liked attending to that school. Every day, Gustavo would bring the guitar for us to play and sing during the break.
- Gerçekten o okula devam etmeyi sevdim. Gustavo bize mola sırasında oynamak ve şarkı söylemek için her gün gitar getirirdi.