devam ettiren

listen to the pronunciation of devam ettiren
التركية - الإنجليزية
continuing
{a} remaining, abiding, repeating
{s} constant, enduring, perpetual
remaining in force or being carried on without letup; "the act provided a continuing annual appropriation"; "the continuing struggle to put food on the table
present participle of continue
devam et
go on

You have to go on without me. - Bensiz devam etmelisin.

Please go on with your story. - Lütfen hikayene devam et.

devam et
go ahead!

You should go ahead and do it, just like you said you would. - Devam etmelisin ve onu yapmalısın, tam yapacağını söylediğin gibi.

Go ahead and unwrap your gift. - Devam et ve hediye paketini aç.

devam et
keep it up

You are doing very well. Keep it up. - Çok iyi yapıyorsun. Devam et.

devam et
{f} go ahead

If you have something to say, go ahead and say it. - Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.

Go ahead and unwrap your gift. - Devam et ve hediye paketini aç.

devam et
(Bilgisayar) continue

Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again. - Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.

The Cold War continued. - Soğuk Savaş devam etti.

devam et
(Bilgisayar) continue anyway
devam et
right on

Tom just kept right on talking. - Tom hemen konuşmaya devam etti.

devam et
(Bilgisayar) resume

They resumed walking. - Onlar yürümeye devam ettiler.

Tom resumed speaking. - Tom konuşmaya devam etti.

devam et
{f} continuing

Tom said investigations were continuing. - Tom soruşturmaların devam ettiğini söyledi.

Tom paused for a moment before continuing with the story. - Hikayeye devam etmeden önce Tom bir an durdu.

devam et
keep going

We have to keep going. - Gitmeye devam etmek zorundayız.

Stay cool and keep going. - Sakin ol ve gitmeye devam et.

devam et
{f} continued

Tom continued to study French for another three years. - Tom üç yıl daha Fransızca çalışmaya devam etti.

Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again. - Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.

devam et
kept going
devam et
kept on

Bill kept on crying for hours. - Bill saatlerce ağlamaya devam etti.

Ken kept on singing that song. - Ken o şarkıyı söylemeye devam etti.

devam et
soldier on
devam et
keep on

Keep on working while I'm away. - Ben uzaktayken çalışmaya devam et.

I want to keep on living with him. - Onunla yaşamaya devam etmek istiyorum.

devam et
{f} ongoing
devam et
{f} attending

Saturday is the pottery class I've been attending since last year. - Cumartesi geçen yıldan beri devam ettiğim çömlekçilik dersidir.

I really liked attending to that school. Every day, Gustavo would bring the guitar for us to play and sing during the break. - Gerçekten o okula devam etmeyi sevdim. Gustavo bize mola sırasında oynamak ve şarkı söylemek için her gün gitar getirirdi.

devam et
get on with it
devam et
soldieron
devam et
soldier#on
devam ettiren
المفضلات