You have to go on without me.
- Bensiz devam etmelisin.
Please go on with your story.
- Lütfen hikayene devam et.
If you've got something to say, go ahead and say it.
- Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.
You should go ahead and do it, just like you said you would.
- Devam etmelisin ve onu yapmalısın, tam yapacağını söylediğin gibi.
You are doing very well. Keep it up.
- Çok iyi yapıyorsun. Devam et.
Go ahead and unwrap your gift.
- Devam et ve hediye paketini aç.
You should go ahead and do it, just like you said you would.
- Devam etmelisin ve onu yapmalısın, tam yapacağını söylediğin gibi.
I've decided to continue studying.
- Ben eğitime devam etmek için karar verdim.
Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again.
- Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.
Tom just kept right on talking.
- Tom hemen konuşmaya devam etti.
Tom resumed clearing the table.
- Tom masayı temizlemeye devam etti.
He resumed his work after a short break.
- Kısa bir moladan sonra işine kaldığı yerden devam etti.
I see no point in continuing this conversation.
- Bu konuşmaya devam etmenin amacı olmadığını anlıyorum.
Tom said investigations were continuing.
- Tom soruşturmaların devam ettiğini söyledi.
We've just got to keep going.
- Biz sadece gitmeye devam etmek zorundayız.
We gave the first step, now we just have to keep going.
- Biz ilk adımı attık, şimdi sadece devam etmek zorundayız.
The Cold War continued.
- Soğuk Savaş devam etti.
Corporate bankruptcies continued at a high level last month.
- Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.
He kept on working all the while.
- O,her zaman çalışmaya devam etti.
He deliberately kept on provoking a confrontation.
- O, kasıtlı olarak bir çatışmayı provoke etmeye devam etti.
We've got to keep on struggling.
- Mücadelemizi sürdürmeye devam etmek zorundayız.
It's useless to keep on thinking any more.
- Artık düşünmeye devam etmek işe yaramaz.
I really liked attending to that school. Every day, Gustavo would bring the guitar for us to play and sing during the break.
- Gerçekten o okula devam etmeyi sevdim. Gustavo bize mola sırasında oynamak ve şarkı söylemek için her gün gitar getirirdi.
Saturday is the pottery class I've been attending since last year.
- Cumartesi geçen yıldan beri devam ettiğim çömlekçilik dersidir.