Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.
- A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident.
Bu tablonun değerini belirlemek isterim.
- I'd like to determine the value of this painting.
Önce ne yapılacağına karar vermeliyiz.
- We should determine what is to be done first.
Avukat eylemin rotasını belirledi.
- The lawyer determined his course of action.
Yaşamlarımız çevremiz tarafından belirlenir.
- Our lives are determined by our environment.
Önce ne yapılacağına karar vermeliyiz.
- We should determine what is to be done first.
Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
- Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
... the context determines what will pay but actually this to type this ship lies ...
... as purely by special but actually context determines value in an ...