Televizyonum bozuldu, bu yüzden onu tamire götürmeliyim.
- Mein Fernseher war kaputt; deswegen musste ich ihn zur Reparatur bringen.
Ben de bu yüzden buradayım.
- Ich bin ebenfalls deswegen hier.
İtalya'da doğdum, bu nedenle çok yakışıklıyım.
- I was born in Italy, therefore I am very handsome.
Bazen Paris beni tüketir fakat sık sık Brüksel beni sıkıyor. Bu nedenle, ben ikisi arasında yaşıyorum.
- Sometimes Paris exhausts me, but often Brussels bores me. Therefore, I live between the two.
Sanırım, bu yüzden kaçarım.
- I think, therefore I flee.
Tarih kitapları Moğolların Bağdat'ı işgalinden sonra birçok kitabın Dicle Nehri'ne atıldığını ve bu yüzden nehrin renginin kitapların mürekkebiyle maviye döndüğünü yazıyor.
- History books write that after the Mongol invasion of Baghdad, many books were thrown into the Tigris River and therefore the colour of the river turned blue with the ink of books.
İşte bu yüzden anlamıyorum.
- That's why I don't understand.
İşte bu yüzden buraya geldim.
- That's why I came here.
Bence bu nedenle Tom'un hiç arkadaşı yok.
- I think that's why Tom doesn't have any friends.
Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
- See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
He came first. Therefore he got a good seat.
- Er war zuerst da. Deswegen hat er einen guten Sitzplatz ergattert.
Therefore it will be closed for the rest of the year.
- Deswegen wird es für den Rest des Jahres geschlossen werden.