Biz ve sovyetler nükleer yıkımın alışılmış tehditiyle yüz yüzeyiz ve hem kapitalizmin hem komunizmin nükleer bir savaşla mücadele etmesi olasılık dışı.
- Both we and the Soviets face the common threat of nuclear destruction and there is no likelihood that either capitalism or communism will survive a nuclear war.
Savaş kente ölüm ve yıkım getirdi.
- The war brought about death and destruction in the city.
Kıskançlık tüm insan duygularının en yıkıcı olanlarından biridir.
- Jealousy is one of the most destructive of all human emotions.
Küçük çocuklar çok yıkıcı olabilir.
- Small children can be very destructive.
Kitlesel imha hayali kuran insanlar, toplumun faydalı bir şey üretmemiş olduğunu düşünüyor.
- People who dream of mass destruction think that society hasn't constructed anything worthwhile.
Toplumun faydalı bir şey yapmadığına inanıyorsan, o zaman ayrıca kitle imhaya inanabilirsin.
- If you believe society hasn't made anything worthwhile, then you might believe also in mass destruction.
Bölgenin sanayileşmesi çevresel tahribatı önlemek için çok dikkatli yapılmalıdır.
- Industrialization of the region must be carried out very carefully to avoid environmental destruction.
Bir nükleer savaş, insanlığın yok olmasına neden olacak.
- A nuclear war will bring about the destruction of mankind.
Bu yağışlı sezon çok tahrip getiriyor.
- This rainy season brings a lot of destruction.
Ozon tabakasının tahrip edilmesi çevreyi etkiler.
- The destruction of the ozone layer affects the environment.
Bu cümle beş saniye içinde kendi kendini imha edecek.
- This sentence will self-destruct in five seconds.
Hükümet otuz yıl önce onların yok edilmesini emretti.
- The government ordered their destruction thirty years ago.
Amid the seemingly endless destruction, a single flower bloomed.
The destruction of the condemned building will take place at noon.