despite, in spite of

listen to the pronunciation of despite, in spite of
الإنجليزية - التركية

تعريف despite, in spite of في الإنجليزية التركية القاموس.

in spite of
rağmen

Çok sayıda hatasına rağmen ondan hoşlanmamak elimde değil. - I cannot help liking him in spite of his many faults.

Joan zor bir çocukluk geçirmesine rağmen büyük bir aktrist oldu. - Joan became a great actress in spite of having had a difficult childhood.

for
süresince

İki saat süresince karın içinde otobüsü bekledim. - I waited for the bus in the snow as long as two hours.

for
elverişli

Bu yer yüzmek için elverişli. - The place is convenient for swimming.

for
(Bilgisayar) bu öğe için
for
yoluna

Senin için onun yoluna gireceğini umuyorum, Tom. - I hope it works out for you, Tom.

in spite of
-e karşın
in spite of
-makla beraber
in spite of
olduğu halde
for
(bağlaç) dolayı, nedeniyle, çünkü, zira
for
karşılığında

Onun nezaketinin karşılığında ona bir hediye verdim. - I gave her a present in return for her kindness.

Tom yaptığı bütün iş karşılığında ne alıyor? - What does Tom get in return for all the work he's done?

for
yüzünden

O, cinayet yüzünden hapse atılmıştır. - He was framed for murder.

Onu, hataları yüzünden daha az sevmiyorum. - I do not love him the less for his faults.

for
şerefine
for
zarfında
for
-den dolayı
for
nedeniyle

Sağlık sorunları nedeniyle okulu bıraktı. - She quit school for health reasons.

O, cinayet nedeniyle hapse gönderildi. - He was sent to jail for murder.

in spite of
e rağmen
in spite of
-e rağmen, -e karşın: " He's carrying on in spite of the difficulties. - Zorluklara rağmen devam ediyor."
in spite of
e karşı
for
{e} karşı

Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır. - Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.

Mağdur kimselerin yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamalıyız. - We must provide food and clothes for the victims.

for
{e} uygun

Onun görev için uygunluğundan hiç kimsenin kuşkusu yok. - No one doubts her fitness for the post.

Bu oda uyumak için uygun değil. - This room is not suitable for sleeping.

for
{e} doğru

Eğer yapmadığım bir şey için ailem beni cezalandırdıysa , onlara doğruları söylerdim ve benim masumiyetle ilgili onları ikna etmeye çalışırdım. - If my parents punished me for something I didn't do, I would tell them the truth and try to convince them of my innocence.

Biz, onun bu iş için doğru adam olduğunu keşfettik. - We've found him to be the right man for the job.

for
{e} yönünde
for
adına

Pele, birçok önemli maçta Brezilyalı takımlar adına oynadı. - Pele played for the Brazilian teams in many important matches.

O, onun adına konuştu. - She spoke up for him.

for
namına
for
{e} için, -e
in spite of
-e rağmen
in spite of
-e rağmen, -e karşın: He's carrying on in spite of the difficulties. Zorluklara rağmen devam ediyor
in spite of
mukabil
in spite of
karşın

Ekonomik durgunluğa karşın, ticari ürün fiyatları hala yüksek. - In spite of the depression, the prices of commodities are still high.

الإنجليزية - الإنجليزية
for

Mr. Joseph Blenkinshaw was perhaps not worth quite so much as was reported; but for all that he was a very wealthy man.

in spite of
Despite, irrespective of, notwithstanding

No evening I had passed at Bly had the portentous quality of this one; in spite of which—and in spite also of the deeper depths of consternation that had opened beneath my feet—there was literally, in the ebbing actual, an extraordinarily sweet sadness.

in spite of
despite
in spite of
at heart

He seems to be very angry all the time but at heart is is a very gentle person.

in spite of
despite, notwithstanding
in spite of
after
despite, in spite of
المفضلات