desire, longing. (now generally merged with later senses.)

listen to the pronunciation of desire, longing. (now generally merged with later senses.)
الإنجليزية - التركية

تعريف desire, longing. (now generally merged with later senses.) في الإنجليزية التركية القاموس.

will
{i} istek

Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar. - They want to choose their mates by their own will.

O,o kediye bakmak için istekliydi. - He was willing to care for that cat.

will
niyet et/arzula
will
{i} arzu

Bu dünyada, ne kadar arzu ederseniz edin asla gerçekleşmeyecek şeyler vardır. - There are some things in this world that will never come true, no matter how much you wish for them.

will
Gelecek zaman kipinde kullanılır: They will leave tomorrow. Yarın gidecekler
will
{f} dilemek

Onu gördüğünde özür dilemek zorundasın. - You will have to apologize when you see him.

Neden özür dilemek için bir mektup yazacağım? - Why will I write a letter to apologize?

will
(İnşaat) arzu, istek, gelecek zaman eki
will
{i} irade

Tom, onu onun iradesine karşı yaptı. - Tom did it against his will.

Onu kendi irademe karşı yaptım. - I did it against my will.

will
vasiyetle bırakmak
will
-er
will
{f} vasiyet etmek
will
{f} istekte bulunmak
will
iradesini kullanmak
will
-ar
will
{f} emretmek
will
{i} vasiyet

Babası vasiyetinde evi ona bıraktı. - Her father left her the house in his will.

Babası vasiyetinde evi ona bıraktı. - His father left him the house in his will.

will
{f} amaçlamak
will
{i} irade, istenç
will
{i} vasiyetname, vasiyet
will
{f} 1. to (bir şeyin) (birine) bırakılmasını vasiyet etmek, vasiyet yoluyla (bir şeyi) (birine)
الإنجليزية - الإنجليزية
will

He felt a great will to make a pilgrimage to the Holy Land.

desire, longing. (now generally merged with later senses.)
المفضلات