Bazı lokal şiddetli yağmur sağanaklarından dolayı oraya gitmediğimize sevindim.
- I'm glad we didn't go there because there were some localized heavy rain showers.
Sana lokal anastezi uygulayacağım.
- I'll give you a local anesthetic.
Didocanın yerel adı cezyas mec'dir.
- The local name of Tsez is cezyas mec.
Nepalce'nin yerel adı नेपाली'dir.
- The local name of Nepali is नेपाली.
Yerel sakinler şok içinde.
- Local residents are in a state of shock.
O, yöre sakini bir çocukla evlendi.
- She married a local boy.
Yerel yönetim tüm barları ve salonları kapattı.
- The local government closed all bars and saloons.
Tom her cuma gecesi yerel bir barda şarkı söyler ve gitar çalar.
- Tom sings and plays guitar at a local bar every Friday night.
Hawaiian Pidgin is spoken by the local population.