dersler

listen to the pronunciation of dersler
التركية - الإنجليزية
(Eğitim) curriculum
studies

You have to work harder on your Japanese studies. - Japonca derslerini daha sıkı çalışmak zorundasın.

Some students neglect their studies in favor of sports. - Bazı öğrenciler spor adına derslerini ihmal ederler.

schoolwork
lessons

Tomorrow lessons start. - Yarın dersler başlar.

She began lessons in piano at age 6. - O, 6 yaşında piyano derslerine başladı.

ders
lesson

The lesson is science. - Dersimiz fen bilgisi.

Don't speak in the middle of a lesson. - Dersin ortasında konuşma.

ders
class

You must not speak Japanese during the class. - Ders esnasında Japonca konuşmamalısınız.

You must not speak Japanese during the class. - Ders sırasında Japonca konuşmamalısınız.

ders
{i} lecture

The lecture starts at 8 o' clock. - Ders saat 8'de başlar.

The lecture is composed by two parts, one theoretical, the other practical. - Ders iki bölümden oluşuyor; biri teorik, diğeri pratik.

ders
subject

We study many subjects in high school. - Lisede birçok konuda ders alıyoruz.

Physics is my weak subject. - Fizik benim zayıf dersim.

ders
instruction

Instructional videos are a key component of many online courses. - Öğretim videolar birçok çevrim içi derslerin önemli bir bileşenidir.

ders
moral

What's the moral of the story? - Hikayeden alınacak ders nedir?

What's the moral of this story? - Bu hikayeden alınacak ders nedir?

ders
period

In this school, a period is fifty minutes long. - Bu okulda bir ders saati elli dakika uzunluğundadır.

We have French in third period. - 3. dönemde Fransızca dersimiz var.

kurs (dersler dizisi)
course
ders
teaching

Our principal does no teaching. - Okulu müdürümüz derse girmez.

Tom is teaching a class right now. - Tom şu anda bir sınıfa ders veriyor.

ders
training
ders
lesson, class, course, lecture, subject; lesson, moral, example, warning
Kara Kuvvetleri Alınan Dersler Merkezi
(Askeri) Center for Army Lessons Learned
Müşterek Alınan Evrensel Dersler (Rapor)
(Askeri) Joint Universal Lessons Learned (report)
Müşterek Alınan Evrensel Dersler Sistemi
(Askeri) Joint Universal Lessons Learned System
ders
(ibret) one in the eye
ders
morals
ders
object lesson
ders
lesson, class; course
ders
warning, example, lesson
ders
example

We should follow his example. - Biz onun dersini izlemeliyiz.

müşterek alınan dersler merkezi
(Askeri) joint center for lessons learned
müşterek komuta merkezi; müşterek dersler kataloğu
(Askeri) joint command center; joint course catalog
sınıf/dersler
(Bilgisayar) class/lessons
التركية - التركية

تعريف dersler في التركية التركية القاموس.

ders
Öğretmenin öğrenciye belirli bir sürede verdiği bilgi: "Mektepten kaçmıyor, bazı derslerden zevk alıp saatlerce çalıştığım oluyordu."- S. F. Abasıyanık
DERS
(Osmanlı Dönemi) Tenbih, tâlimat, vazife. Bir şeyi öğrenmek için muallim veya o işi iyi bilen birisinden azar azar alınan vazife
DERS
(Osmanlı Dönemi) Akıl
ders
Bu bilgi aktarımı için ayrılan süre. Öğrencinin öğrenmek zorunda olduğu bilgi: "Bir yakınlık kurmak için derslerini soracak oluyordu."- N. Cumalı
ders
Bir olayın bellekte bıraktığı öğretici iz, öğüt, ibret: "En iyisi, kıyının verdiği şu ekoloji dersini uygulamak mı dersiniz?"- H. Taner
Ders
sebak
ders
Öğretmenin öğrenciye sınıfta, belirli bir sürede verdiği bilgi
ders
Bir olayın bellekte bıraktığı öğretici iz, öğüt, ibret
ders
Öğrencinin öğrenmek zorunda olduğu bilgi
ders
Bu bilgi aktarımı için ayrılan süre