Mary gives private tuition in English, so that she can finance her studies.
- Mary, özel derslerini ingilizce olarak verir, böylece çalışmalarını finanse edebilir.
With the T.V. on, how can you keep your mind on your studies?
- Açık televizyonla, derslerini nasıl aklında tutabilirsin?
That men do not learn very much from the lessons of history is the most important of all the lessons that history has to teach.
- İnsanoğlunun tarih derslerinden çok şey öğrenmemesi tarihin öğretmek zorunda olduğu tüm derslerin en önemlisidir.
Tomorrow lessons start.
- Yarın dersler başlar.
The lesson is science.
- Dersimiz fen bilgisi.
The lesson is science.
- Dersimiz fen ve teknoloji.
You must not speak Japanese during the class.
- Ders sırasında Japonca konuşmamalısınız.
The mathematics class is good.
- Matematik dersi iyidir.
Few people came to the lecture.
- Çok az sayıda kişi derse geldi.
I advise you to be careful in making notes for the lecture.
- Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
English has become my favorite subject.
- İngilizce en sevdiğim ders oldu.
Mathematics is his best subject.
- Matematik onun en iyi dersidir.
Instructional videos are a key component of many online courses.
- Öğretim videolar birçok çevrim içi derslerin önemli bir bileşenidir.
Every fable ends up with a moral.
- Her masal, alınacak bir dersle biter.
Did you understand the moral of this story?
- Bu hikayeden alınacak dersi anladın mı?
We have French in third period.
- 3. dönemde Fransızca dersimiz var.
In this school, a period is fifty minutes long.
- Bu okulda bir ders saati elli dakika uzunluğundadır.
Our principal does no teaching.
- Okulu müdürümüz derse girmez.
In Flanders between 10 and 20 percent of professors and lecturers teaching in English did not attain the required language level.
- Flandre'da İngilizce olarak ders veren profesör ve öğretim elemanlarının yüzde 10 ila 20 arasındakileri, gerekli dil seviyesine ulaşmadılar.
We should follow his example.
- Biz onun dersini izlemeliyiz.