Mary gives private tuition in English, so that she can finance her studies.
- Mary, özel derslerini ingilizce olarak verir, böylece çalışmalarını finanse edebilir.
Some students neglect their studies in favor of sports.
- Bazı öğrenciler spor adına derslerini ihmal ederler.
That men do not learn very much from the lessons of history is the most important of all the lessons that history has to teach.
- İnsanoğlunun tarih derslerinden çok şey öğrenmemesi tarihin öğretmek zorunda olduğu tüm derslerin en önemlisidir.
She began lessons in piano at age 6.
- O, 6 yaşında piyano derslerine başladı.
Don't speak in the middle of a lesson.
- Dersin ortasında konuşma.
This story is short enough to read in one lesson.
- Bu hikaye bir derste okumak için yeterince kısa.
You must not speak Japanese during the class.
- Ders esnasında Japonca konuşmamalısınız.
You must not speak Japanese during the class.
- Ders esnasında Japonca konuşmamalısın.
The lecture starts at 8 o' clock.
- Ders saat 8'de başlar.
I advise you to be careful in making notes for the lecture.
- Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
Physics is my weak subject.
- Fizik benim zayıf dersim.
Mathematics is his best subject.
- Matematik onun en iyi dersidir.
Instructional videos are a key component of many online courses.
- Öğretim videolar birçok çevrim içi derslerin önemli bir bileşenidir.
What's the moral of this story?
- Bu hikayeden alınacak ders nedir?
Every fable ends up with a moral.
- Her masal, alınacak bir dersle biter.
We have French in third period.
- 3. dönemde Fransızca dersimiz var.
Tom went to talk to Mary as soon as the period ended.
- Ders saati biter bitmez Tom Mary ile konuşmaya gitti.
In Flanders between 10 and 20 percent of professors and lecturers teaching in English did not attain the required language level.
- Flandre'da İngilizce olarak ders veren profesör ve öğretim elemanlarının yüzde 10 ila 20 arasındakileri, gerekli dil seviyesine ulaşmadılar.
Our principal does no teaching.
- Okulu müdürümüz derse girmez.
We should follow his example.
- Biz onun dersini izlemeliyiz.