تعريف derinlik في التركية الإنجليزية القاموس.
- {i} depth
I want to submerge myself in the ocean depths, and to disappear there so as to never be seen again.
- Kendimi okyanusun derinliklerine batırmak istiyorum, ki orada gözden kaybolup bir daha asla görünmeyeyim.
I'm afraid my depth perception is very poor.
- Korkarım benim derinlik algım çok zayıf.
- (Askeri) draft
- amplitude
- depth moulded
- profound
- dept
- profundity
- abyss
- depth; deepness; profundity
- deep
Tom's boots sank deep into the snow.
- Tom'un botları karın derinliklerine battı.
The treasure was buried in the deepest of the sea.
- Hazine, denizin derinliklerine gömüldü.
- depth; depths
- profoundness
- the distant past
- perspective
- distance from the front to the back (of a military unit)
- deepness
- reconditeness
- abysm
- derin
- {s} deep
Is there any end in sight to the deepening economic crisis?
- Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?
The pond is 3 meters deep.
- Gölet üç metre derinliğindedir.
- derinlik algısı
- (Pisikoloji, Ruhbilim) depth perception
- derinlik eğrisi
- (Askeri) depth contour
- derinlik eğrisi
- (Askeri) depth curve
- derinlik göstergesi
- depth indicator
- derinlik göstergesi
- (Askeri,Teknik) depth gauge
- derinlik kayacı
- (Jeoloji) gabbro
- derinlik mastarı
- (Mekanik) depth gage
- derinlik mikrometresi
- depth gauge
- derinlik psikolojisi
- depth psychology
- derinlik sarhoşluğu
- (Askeri) nitrogen narcosis
- derinlik sınırı
- (Bilgisayar) limit depth
- derinlik ölçen kamera
- range camera
- derinlik ölçümü
- (Askeri) sounding
- derinlik araştırması
- (Çevre) depth sounding
- derinlik açısı
- (Bilgisayar) extrude angle
- derinlik aşımı
- (Askeri) exceeding depth
- derinlik bombası
- depth charge
- derinlik bölgesi
- (Askeri) zone in depth
- derinlik dozu
- depth dose
- derinlik dümeni
- (Askeri) horizontal rudder
- derinlik faktörü
- (Askeri) depth factor
- derinlik faktörü
- deep factor
- derinlik ipuçları
- (Pisikoloji, Ruhbilim) depth cues
- derinlik iskandil cihazı
- (Askeri) echo-meter
- derinlik iskandil cihazı
- echo-sounder
- derinlik iskandili
- sea gauge
- derinlik işareti
- (Turizm) depth marking
- derinlik kayacıyla ilgili
- (Jeoloji) gabbroic
- derinlik kayaçları
- plutonic rocks
- derinlik kaydedici
- depth recorder
- derinlik kazanmak
- gain depth
- derinlik korkusu
- (Pisikoloji, Ruhbilim) bathophobia
- derinlik kısıtı
- (Askeri) depth limit
- derinlik mastarı
- depth gauge
- derinlik mikrometresi
- micrometer depth gauge
- derinlik oranı
- (Bilgisayar) depth ratio
- derinlik oranı
- depth of ratio
- derinlik süresi
- time length
- derinlik taşları
- (Jeoloji) plutonic rocks
- derinlik tesiri
- effect of dept
- derinlik varsayımı
- (Dilbilim) depth hypothesis
- derinlik verilmiş
- perspectival
- derinlik verilmiş
- perspective
- derinlik ölçer
- depth meter
- derinlik ölçer
- depth finder
- derinlik ölçme
- sounding
- derinlik ölçmek
- plumb-line
- derinlik ölçmek
- take a sounding
- derinlik ölçücü
- fathometer
- derinlik ölçüm monitörü
- depth measuring monitor
- derinlik ölçümü yapılan yerler
- soundings
- derin
- profound
It had a profound effect on me.
- Benim üzerimde çok derin bir etkisi vardı.
Your questions are getting progressively more profound.
- Sorularınız giderek daha derinleşiyor.
- derin
- extensive
- derin
- deeper
- derin
- profoundness
- derin
- deep-seated
- derin
- abstruse
- derin
- intimate
- derin
- deed
- derin
- thorough
- derin
- full
- derinlikler
- bowels
- sonsuz derinlik şiir
- abysm
- derin
- abysmal
- derin
- recondite
- derin
- deep-rooted
- derin
- exquisite
- derin
- fathomless
- derin
- (Tıp) profundus
- derinlikler
- depths
The scientists used a bathysphere to explore the depths of the ocean.
- Bilim adamları okyanusun derinliklerini keşfetmek için bir batisfer kullandılar.
What began 21 months ago in the depths of winter cannot end on this autumn night.
- 21 ay önce kışın derinliklerinde başlayan şey bu sonbahar gecesinde sona eremez.
- bir bel boyu derinlik
- spit
- derin
- (uyku) sound
- derin
- bottom, depth
- derin
- religious
Layla had deep religious convictions.
- Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.
- derin
- deep; profound; (uyku) sound, deep; extensive, deep, thorough
- derin
- (Tıp) house
- derin
- home
- derinlikler
- the depths
What began 21 months ago in the depths of winter cannot end on this autumn night.
- 21 ay önce kışın derinliklerinde başlayan şey bu sonbahar gecesinde sona eremez.
The submarine hid in the depths of the ocean.
- Denizaltı, okyanusun derinliklerinde saklandı.
- efektif derinlik
- effective depth
- emniyetli derinlik
- (Askeri) safe depth
- ilgilenilen derinlik
- significant depth
- kendinden korumalı derinlik
- (Askeri) self-protection depth
- kritik derinlik
- (Çevre) critical depth
- optik derinlik
- optical depth
- saha su derinlik eğrisi
- (Tarım) area depth curve
- sonsuz derinlik
- (şiir) abysm