It shows the depth of his love for his family.
- Bu onun ailesine olan aşkının derinliğini gösterir.
That shows the depth of his love for his family.
- O ailesi için sevgisinin derinliğini gösteriyor.
The depth of the crisis had been exaggerated.
In the depths of the night,.
The Mississippi River is deep and wide.
- Mississippi Nehri derin ve geniştir.
How deep is this lake?
- Bu göl ne kadar derin?
It had a profound effect on me.
- Benim üzerimde çok derin bir etkisi vardı.
Tom sighed profoundly.
- Tom derinden içini çekti.
Layla had deep religious convictions.
- Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.