You have to dig deeper.
- Daha derine kazmak zorundasın.
Tom went deeper into the cave.
- Tom mağarada daha derine gitti.
She has a very deep contralto.
deep in debt, deep in the mud.
The pond is 3 meters deep.
- Gölet üç metre derinliğindedir.
How deep is this lake?
- Bu göl ne kadar derin?
She fell into a profound sleep.
- O derin bir uykuya daldı.
Your questions are getting progressively more profound.
- Sorularınız giderek daha derinleşiyor.
Layla had deep religious convictions.
- Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.