That football is made of genuine leather.
- O futbol topu gerçek deriden imal edilmiştir.
The shop carried leather goods.
- Dükkân deri ürünler getirdi.
She is all skin and bone.
- O bir deri bir kemik.
It was a cat starved to skin and bones.
- Bir deri bir kemik açlıktan ölmüş bir kediydi.
She fell into a deep sleep.
- O, derin bir uykuya daldı.
Fadil fell deeply in love with a Muslim woman from Egypt.
- Fadıl, Mısırlı bir Müslüman kadına derinden aşık oldu.