He buys and sells leather goods.
- O, deri eşyalar alır ve satar.
That football is made of genuine leather.
- O futbol topu gerçek deriden imal edilmiştir.
Tom was nothing but skin and bone.
- Tom deri ve kemikten başka bir şey değildi.
When the body is touched, receptors in the skin send messages to the brain causing the release of chemicals such as endorphins.
- Vücuda dokunulduğunda, derideki reseptörler beyne endorfin gibi kimyasalların salınmasına neden olan mesajlar gönderir.
Fadil fell deeply in love with a Muslim woman from Egypt.
- Fadıl, Mısırlı bir Müslüman kadına derinden aşık oldu.
She fell into a profound sleep.
- O derin bir uykuya daldı.
Tom took off his leather jacket and sat down.
- Tom deri ceketini çıkardı ve oturdu.
Marian is wearing a black leather jacket, a purple scarf, and purple pants.The outfit looks great on her.
- Marian siyah deri ceket, mor eşarp ve mor pantolon giyiyor. Kıyafeti onun üzerinde harika görünüyor.
Tom made leather goods.
- Tom deri eşyalar yaptı.
He buys and sells leather goods.
- O, deri eşyalar alır ve satar.
Artificial leather can't compare with the real thing.
- Suni deri gerçeğiyle karşılaştırılamaz.