تعريف dependents في الإنجليزية التركية القاموس.
- (Bilgisayar) etkilenenler
- bağımlı olur
- (Askeri) AİLE EFRADI: Geçiminden diğer bir şahsın kanunen sorumlu olduğu kimse. Silahlı kuvvetlere mensup bir şahsın kanuni aile efradı; karısı, çocukları ve ebeveyni ile erkek ve kız kardeşleridir
- (Askeri) aile efradı
- depend
- bağlı olmak
Başkalarına bağlı olmak sık sık gereklidir.
- It is often necessary to depend upon others.
- dependent
- bağımlı
Başkalarına çok bağımlı olmayın.
- Don't be too dependent on others.
Çocuk tamamen ebeveynlerine bağımlıydı.
- The boy is totally dependent on his parents.
- dependents benefits
- dul ve yetim aylığı
- depend
- {f} -e güvenmek
- depend
- {f} güvenmek
Sana güvenmek için geldim.
- I've come to depend on you.
- dependent
- bağlı
O artık ebeveynlerine bağlı değil.
- He was no longer dependent on his parents.
Tom ve Mary birbirlerine bağlılar.
- Tom and Mary are dependent on each other.
- depend
- bağımlı olmak
Anne-babasına bağımlı olmak istemiyor.
- She does not want to be dependent on her parents.
Başkalarına bağımlı olmak tabudur.
- Depending on others is taboo.
- depend
- dependable güvenilir
- depend
- emniyet edilir
- depend
- bel bağlamak
- trace dependents
- (Bilgisayar) etkilenenleri izle
- depend
- (on/upon ile) güvenmek
- depend
- asılı olmaq
- depend
- ihtiyaç duymak
- depend
- bağlı ol
O tamamen onlara bağlı olacak.
- That'll depend entirely on them.
Nerede oturduğuna bağlı olarak sahneyi göremeyebilirsin.
- Depending on where you sit, you might not be able to see the stage.
- depend
- göre değişmek
- dependent
- asılı
- dependent
- bkz.dependant
- depend
- from ile asılmak
- depend
- itimat etmek
- depend
- {f} on/upon
- depend
- sallantıda kalmak mualIâkta kalmak
- depend
- {f} -e bağlı olmak: The number of people who will come depends on how many tickets we can sell. Geleceklerin sayısı
- depend
- mütevakkıf olmak
- depend
- {f} tabi olmak
- depend
- on veya upon ile güvenmek
- depend
- itimada
- depend
- sarkmak
- dependent
- tabi olarak
- dependent
- {i} bağımlı kimse
- dependent
- ait
- dependent
- asılı sarkan
- dependent
- başkasının yardım veya desteğine ihtiyacı olan kimse
- dependent
- bir kimsenin bakmakla yükümlü ol
- dependent
- {i} ebeveyninin bakmakla yükümlü olduğu kimse
- dependent
- {i} başkasına muhtaç kimse
- dependent
- hizmetçi/bağlı
- dependent
- merbut dependent variable bağlı değişken dependently bağlı olarak
- dependent
- bağıl
- dependent
- {s} muhtaç
Tom bütünüyle ailesine muhtaç.
- Tom is totally dependent on his parents.
Tom ve Mary birbirlerine muhtaç hale geldiler.
- Tom and Mary became dependent on each other.
- dependent
- {s} tabi
- dependent
- {s} sarkan