Üzgünüm, muhtemelen yaklaşık 20 dakika gecikmiş olacağım.
- Sorry, I'm probably going to be about 20 minutes late.
Alışılageldiği üzere gecikmişti.
- He was late as usual.
Bu iş yerinde, geç kalanlar için sert ve hızlı kurallar var.
- The company has hard and fast rules against lateness.
Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.
- The number of students who were late for school was much smaller than I had expected.
Acele et, yoksa son treni kaçıracaksın.
- Hurry up, or you will be late for the last train.
Son zamanlarda onu görmedim
- I have not seen him lately.
Akşam yemeği geç olacak gibi görünüyor.
- It seems that supper will be late.
Geç olması hiç olmamasından daha iyidir.
- Better late than never.
Hepimiz er ya da geç ölürüz.
- We all die sooner or later.
Tom daha sonra ölü ilan edildi.
- Tom was later pronounced dead.
Tom otuzlu yaşların sonlarında bir yerde görünüyordu.
- Tom looked like he was somewhere in his late thirties.
Tom otuzlu yaşların sonlarında.
- Tom is in his late thirties.
Rahmetli kocası kemancıydı.
- Her late husband was a violinist.
Bu, rahmetli babamın bir portresi.
- This is a portrait of my late father.