denize

listen to the pronunciation of denize
الإنجليزية - التركية

تعريف denize في الإنجليزية التركية القاموس.

denize düşen yılana sarılır
A drowning man will clutch at a straw
الإنجليزية - الإنجليزية
To make a denizen; to confer the rights of citizenship upon; to naturalize
التركية - الإنجليزية
overboard

Tom jumped overboard. - Tom gemiden denize atladı.

Tom nearly fell overboard. - Tom neredeyse denize düşüyordu.

denize açılmak
sail

I wanted to go sailing. - Ben denize açılmak istedim.

I don't know why Tom doesn't want to go sailing with us next week. - Tom'un neden gelecek hafta bizimle denize açılmak istemediğini bilmiyorum.

denize ait
marine
denize alışkın olmayan
freshwater
denize açılma
sailing

Tom didn't want to come sailing with us. - Tom bizimle denize açılmaya gelmek istemiyordu.

I don't know why Tom doesn't want to go sailing with us next week. - Tom'un neden gelecek hafta bizimle denize açılmak istemediğini bilmiyorum.

denize girmek
to go swimming, to have a swim
denize girmek
go swimming
denize girmek
have a swim
Denize düşen yılana sarılır
(Atasözü) A drowning man will catch a strow
Denize düşen yılana sarılır
A drowning man will clutch at a straw
denize ait
thalassic
denize alışkın
seafaring
denize atmak
throw overboard
denize açılamamış
weather bound
denize açılamaz
unnavigable
denize açılma
sail

I don't know why Tom doesn't want to go sailing with us next week. - Tom'un neden gelecek hafta bizimle denize açılmak istemediğini bilmiyorum.

Tom didn't want to come sailing with us. - Tom bizimle denize açılmaya gelmek istemiyordu.

denize açılmak
stand out to sea
denize açılmak
stand off
denize açılmak
put out to sea
denize açılmak
to put (out) to sea
denize açılmak
put away
denize açılmak
put off
denize açılmak
shove off
denize açılmak
put to sea
denize açılmaya elverişsiz
unseaworthy
denize açılmaya müsait olmayan
unnavigable
denize açılmaya uygun
seaworthy

This boat is seaworthy. - Bu tekne denize açılmaya uygun.

denize açılmış
off shore
denize dayanıklı
navigable
denize doğru
seaward
denize doğru giden
seaward
denize dökülen akarsu
freshet
denize dökülen akarsu
fresh
denize dökülmek
disembogue
denize düşen yılana sarılır
(Atasözü) A drowning man will clutch at a straw
denize düşen yılana sarılır
any port in a storm
denize düşmek
go by the board
denize elverişli
seaworthy
denize girmek
to bathe, go swimming (in the sea)
denize girse kurutur
(Konuşma Dili) He can't do anything right
denize indirme
launching
denize indirmek
launch
denize indirmek
to launch
denize indirmek
to launch (a ship)
denize iniş yapmak
ditch
denize karşı seyretmek
thrash
denize kıyısı olmayan
landlocked

Afghanistan is a landlocked country. - Afganistan denize kıyısı olmayan bir ülkedir.

denize kıyısı olmayan
shoreless
denize kıyısı olmayan devlet
(Hukuk) land-locked state
denize mecburi iniş
ditching
denize su taşımak
carry coal to newcastle
denize uzanan kara parçası
spit
denize yakın arsa
waterfront
denize sıfır
by the sea
artıkların denize atılması
(Hukuk) dumping of waste in the sea
açık denize ait
pelagian
açık denize uygun
seagoing
gemiden denize
overboard

Tom jumped overboard. - Tom gemiden denize atladı.

gemiden denize atılan yük
jetsam
havadan denize
air-to-sea
karpuz kabuğunu görmeden denize girme
(Atasözü) Don't do a thing until the time is ripe for it
parayı denize atmak
to squander money, throw money down the drain
parayı denize atmak
to waste money
uzay gemisinin denize inişi
splashdown
şehrin denize bakan kısmı
sea front
şişeyle denize bırakılan mesaj
bottle post