Offshore drilling costs are rising.
- Denizde sondaj masrafları artıyor.
Last year, he was at sea for three months.
- Geçen yıl üç ay boyunca denizdeydi.
Last year, he spent three months at sea.
- Geçen yıl, o, denizde üç ay geçirdi.
You can't drink seawater because it's too salty.
- Deniz suyunu içemezsin çünkü su çok tuzlu.
We used to go to the seaside on holiday.
- Tatilde deniz kenarına giderdik.
In the Cold War era, Soviet naval and air bases existed in Cuba and Vietnam.
- Soğuk Savaş döneminde Küba ve Vietnam'da Sovyet deniz ve hava deniz üsleri vardı.
Tom Jackson was an American naval officer and painter.
- Tom Jackson, Amerikalı bir deniz subayı ve ressamdı.
The treasure was buried in the deepest of the sea.
- Hazine, denizin derinliklerine gömüldü.
The sea will turn deep by itself.
- Deniz kendi kendine derinleşecek.
You can't drink seawater because it's too salty.
- Deniz suyunu içemezsin çünkü su çok tuzlu.
Layla couldn't drink seawater.
- Leyla deniz suyu içemedi.
Light blue is the color of the sky and, consequently, is also the color of the sea, lakes, and rivers.
- Açık mavi gökyüzünün rengidir ve bu sebepten aynı zamanda denizin, göllerin ve nehirlerin de rengidir.
The blue sky is reflected in the sea.
- Mavi gök, denize yansıyor.
All that comes from the earth returns to the earth, and what comes from the water returns to the sea.
- Topraktan gelen her şey toprağa döner ve sudan gelen her şey denize döner.
The earthquake created a tremendous sea wave.
- Deprem büyük bir deniz dalgası yarattı.
Warmer waters harm coral reefs and alter the distribution, abundance, and productivity of many marine species.
- Isıtıcı sular, mercan resiflerine zarar verir ve birçok deniz türünün verimini, bolluğunu ve üretkenliğini değiştirir.
He's a marine biologist.
- O bir deniz biyoloğu.
Tom joined the Marine Corps.
- Tom deniz piyadelerine katıldı.
He was carried by the waves away from the shore and out to sea.
- Dalgalar tarafından kıyıdan denize doğru sürüklendi.
They went to the maritime museum.
- Onlar denizcilik müzesine gitti.
Very little is known about the deep sea.
- Derin deniz hakkında çok az şey biliniyor.
The treasure was buried in the deepest of the sea.
- Hazine, denizin derinliklerine gömüldü.
He was carried by the waves away from the shore and out to sea.
- Dalgalar tarafından kıyıdan denize doğru sürüklendi.
He reached the blue sea.
- O, mavi denize ulaştı.
The blue sky is reflected in the sea.
- Mavi gök, denize yansıyor.
Low-lying lands will flood. This means that people will be left homeless and their crops will be destroyed by the salt water.
- Deniz seviyesinin altında olan toprakları su basacak. Bu, insanların evsiz kalması ve ürünlerinin tuzlu su tarafından tahrip edileceği anlamına gelir.
The seaman apprentice, sitting on a stool in a bar, ordered a beer while waiting for his basket of fish and chips.
- Bir barda bir taburede oturan denizci çırağı balık ve cips sepetini beklerken bir bira ısmarladı.
Many moons ago, I was a seaman.
- Çok uzun zaman önce ben bir denizciydim.
Tom considered Maria to be the most beautiful mermaid he had ever seen.
- Tom, Maria'yı şimdiye kadar gördüğü en güzel deniz kızı olarak kabul ediyordu.