denenme

listen to the pronunciation of denenme
التركية - الإنجليزية
try of
test, trial
trial
dene
{f} experienced

I am not experienced in driving. - Ben araba sürmede deneyimli değilim.

He was experienced in business. - O, işte deneyimliydi.

dene
(Bilgisayar) try it
denenmek
to be tested
denenmek
tested
denenmek
attempted
denenmek
be tried
denenmek
tried
dene
{f} tried

I tried many things but failed after all. - Ben çok şey denedim fakat yine de başarısız oldum.

Quickly Sadako tried to fold the paper before she fell asleep. - Sadako uykuya dalmadan önce hızlı bir şekilde kağıdı katlamayı denedi.

dene
try out

Tom said he was going to try out for his school soccer team. - Tom okul futbol takımı için deneyeceğini söyledi.

I'd like to try out this new model before I buy it. - Bu yeni modeli satın almadan önce denemek istiyorum.

dene
{f} experiencing
dene
{f} trying

Older people are often afraid of trying new things. - Yaşlı insanlar sık sık yeni şeyleri denemekten korkarlar.

If you want to make your dreams come true, keep on trying. - Hayallerinizi gerçekleştirmek istiyorsanız, denemeye devam edin.

dene
assay
dene
{f} try

Please try me for the job. - İş için beni deneyin, lütfen.

Why don't you give tennis a try? - Niçin tenisi denemiyorsun?

dene
{f} experience

Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh? - Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?

According to my experience, it takes one year to master French grammar. - Benim deneyimlerime göre, Fransızca dil bilgisini öğrenmek bir yıl alır.

dene
{f} sample

Sami tried a few samples, but he didn't buy. - Sami birkaç örnek denedi ama satın almadı.

denenmek
be tested
denenmek
stand trial
denenmek
to be tested, be tried
denenmek
be on trial
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف denenme في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

dene
a sand dune by the seashore
dene
a valley, especially the deep valley of a stream or rivulet
dene
A sandy tract or dune by the seashore
dene
{i} narrow wooded valley; dune by the seashore
التركية - التركية
Denenmek işi
dene
Buğday
denenmek
Deneme işine konu olmak
الإنجليزية - التركية

تعريف denenme في الإنجليزية التركية القاموس.

dene
deniz kıyısındaki kumlu yol
dene
{i} korulu derin vadi
dene
{i} kum tepeciği
dene
{i} kumlu sahil yolu
dene
deniz kenarında bulunan kumlu yol veya tepe
denenme
المفضلات