Tom always wants to try something new.
- Tom her zaman yeni bir şey denemek ister.
Linux is a free operating system; you should try it.
- Linux ücretsiz bir işletim sistemidir, denemelisiniz.
He wanted to test his limits.
- O, sınırlarını denemek istedi.
The treaty did not ban nuclear tests under the ground.
- Antlaşma toprak altındaki nükleer denemeleri yasaklamadı.
The trial lasted five days.
- Deneme beş gün sürdü.
The trial was all but done.
- Deneme neredeyse yapılmıştı.
I have a few essays to write by tomorrow.
- Benim yarına kadar yazacak birkaç denemem var.
In his essay Esperanto: European or Asiatic language Claude Piron has shown the similarities between Esperanto and Chinese, thereby putting to rest the notion that Esperanto is purely eurocentric.
- Esperanto: Avrupa veya Asya dili denemesinde Claude Piron, Esperanto ve Çince arasındaki benzerliği gösterdi ve Esperanto'nun yalnızca Avrupa merkezli olduğunu ortaya koydu.
This experiment is worth trying.
- Bu deney denemeye değer.
The experiment failed.
- Deneme başarısız oldu.
The man's third attempt to stop smoking ended in failure.
- Adamın sigarayı bırakmak için yaptığı üçüncü deneme başarısızlıkla son buldu.
This attempt resulted in failure.
- Bu deneme başarısızlıkla sonuçlandı.
The end of my probation period is nearing.
- Benim deneme süremin sonu yaklaşıyor.
You're still in your probation period.
- Sen hâlâ deneme sürendesin.
Neil Armstrong was a test pilot when he was chosen to be an astronaut.
- Neil Armstrong astronot olmak için seçildiğinde deneme pilotuydu.
I'm proofreading my essay.
- Denememi düzeltmek için okuyorum.
Could you proofread my essay?
- Denememi düzeltir misin?
Would you like to give it another shot?
- Bir kez daha denemek ister misin?
Tom decided to give it a shot.
- Tom denemeye karar verdi.
I recommend you try studying a bit harder.
- Biraz daha çok çalışmayı denemeni tavsiye ediyorum.
You might want to try studying in the library.
- Kütüphanede çalışmayı denemek isteyebilirsin.
Tom and Mary's little girl is starting to take her first tentative steps.
- Tom ve Mary'nin küçük kızı ilk deneme adımlarını atmaya başlıyor.