delâlet

listen to the pronunciation of delâlet
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Delil olmak. Yol göstermek. Kılavuzluk. Doğru yolu bulmakta insanlara yardım etmek
(Osmanlı Dönemi) İşaret
Kılavuzluk, aracılık
Kılavuzluk, aracılık: "Hemşehrilerinden birinin delaletiyle, senet sahiplerinin her birini ayrı ayrı öğrendi."- E. E. Talu. İz, işaret
İz, işaret
(Osmanlı Dönemi) delil olma, yol gösterme doğru yolu bulmakta insanlara yardım etme; işaret etme, gösterme
delalet etmek
Yol göstermek
delalet etmek
Göstermek, anlatmak, demeye gelmek
delalet etmek
Belirtmek
KAT'Î DELALET
(Osmanlı Dönemi) şüphesiz, kat'i delil
delâlet
المفضلات