Sana yardım etmeme izin vermek zorundasın.
- Tienes que dejar que yo ayude.
Tom Mary'nin gitmesine izin vermek istemiyor.
- Tom no quiere dejar ir a Mary.
Sana yardım etmeme izin vermek zorundasın.
- Tienes que dejar que yo ayude.
Tom Mary'nin gitmesine izin vermek istemiyor.
- Tom no quiere dejar ir a Mary.
Ne zaman sigarayı bırakacaksın?
- ¿Cuándo vas a dejar de fumar?
Sigara içmeyi bırakmalısın.
- Tienes que dejar de fumar.
Onlar bizim bahçeye girmemize izin vermeyecek.
- Ellos no nos dejarán entrar en el jardín.
Tom Mary'nin gitmesine izin vermek istemiyor.
- Tom no quiere dejar ir a Mary.
Bir ölüyü gömmeden bırakmak profanlıktır.
- Es profano dejar un cadáver sin enterrar.
Bir mesaj bırakmak istemiyorum.
- No quiero dejar un mensaje.
Ara sıra canım işimden ayrılmak istiyor.
- A veces tengo ganas de dejar mi trabajo.
It was careless of you to leave the key in the car.
- Fue un descuido dejarte la llave del coche puesta.
Would you please not leave the door open?
- ¿Podría por favor no dejar la puerta abierta?