If they but knew it, almost all men in their degree, some time or other, cherish very nearly the same feelings towards the ocean with me.
Master, we knowe that thou sayest, and teachest ryght, nether considerest thou eny mannes degre, but techest the waye of god truely.
To what degree do the two accounts of the accident concur?.
Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
- She can be trusted to some degree.
Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
- To what degree can we trust him?
Termometre sıfırın altında üç derece olarak okuyor.
- The thermometer reads three degrees below zero.
Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.
- Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius.
Onun büyük babası yüksek rütbeli bir askerdi.
- His grandfather was a soldier of high degree.
Tom kimya diplomasına sahiptir.
- Tom has a chemistry degree.
Senin bir mezuniyet diploman var.
- You have a bachelor's degree.
Ben bir lisans derecesi aldım.
- I earned a bachelor's degree.
O matematik alanında yüksek lisans derecesine sahiptir.
- He has a master's degree in mathematics.
Termometre otuz derece olduğunu söylüyor.
- The thermometer says it's thirty degrees.
Termometre sıfırın altında üç derece olarak okuyor.
- The thermometer reads three degrees below zero.
Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
- I agree with you to a degree.
Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
- The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
Bir üçgende tüm açıları toplamı 180 dereceye eşittir.
- The sum of all the angles in a triangle equals 180 degrees.
Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.
- The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees.
Termometre sıfırın altında üç derece olarak okuyor.
- The thermometer reads three degrees below zero.
Kesin sıcaklık 22.68 derece Celsiustur.
- The exact temperature is 22.68 degrees Celsius.
Tom'un bir kanun mertebesi var.
- Tom has a law degree.