If they but knew it, almost all men in their degree, some time or other, cherish very nearly the same feelings towards the ocean with me.
Master, we knowe that thou sayest, and teachest ryght, nether considerest thou eny mannes degre, but techest the waye of god truely.
To what degree do the two accounts of the accident concur?.
Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
- To what degree can we trust him?
Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
- She can be trusted to some degree.
Termometre sıfırın altında üç derece olarak okuyor.
- The thermometer reads three degrees below zero.
O bir doktora derecesi aldı.
- She received a doctor's degree.
Onun büyük babası yüksek rütbeli bir askerdi.
- His grandfather was a soldier of high degree.
Diplomanı nerede aldın?
- Where did you get your degree?
Mary diplomasını haziranda alacak.
- Mary will get her degree in June.
Ben bir lisans derecesi aldım.
- I earned a bachelor's degree.
Tom yüksek lisansını üç yıl önce aldı.
- Tom got his master's degree three years ago.
Termometre 10 dereceyi gösteriyor.
- The thermometer reads 10 degrees.
Termometre otuz derece olduğunu söylüyor.
- The thermometer says it's thirty degrees.
Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
- To what degree can we trust him?
Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
- I agree with you to a degree.
Bir üçgende tüm açıları toplamı 180 dereceye eşittir.
- The sum of all the angles in a triangle equals 180 degrees.
Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.
- The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees.
Termometre sıfırın altında üç derece olarak okuyor.
- The thermometer reads three degrees below zero.
Şimdi sıcaklık sıfırın altında on derece.
- It is ten degrees below zero now.
Tom'un bir kanun mertebesi var.
- Tom has a law degree.