If they but knew it, almost all men in their degree, some time or other, cherish very nearly the same feelings towards the ocean with me.
Master, we knowe that thou sayest, and teachest ryght, nether considerest thou eny mannes degre, but techest the waye of god truely.
To what degree do the two accounts of the accident concur?.
İngiltere'de yüksek lisans dereceleri çok yaygın değildir.
- Master's degrees in Britain are not very common.
Ben bir lisans derecesi aldım.
- I earned a bachelor's degree.
Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
- She can be trusted to some degree.
Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
- The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
Termometre 15 derecede durdu.
- The thermometer stood at 15 degrees.
Termometre sıfırın altında üç derece olarak okuyor.
- The thermometer reads three degrees below zero.
Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
- The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.
- Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius.
Bir üçgende tüm açıları toplamı 180 dereceye eşittir.
- The sum of all the angles in a triangle equals 180 degrees.
Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.
- The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees.
Şimdi sıcaklık sıfırın altında on derece.
- It is ten degrees below zero now.
Termometre sıfırın altında üç derece olarak okuyor.
- The thermometer reads three degrees below zero.
Tom'un bir kanun mertebesi var.
- Tom has a law degree.