Tom Boston'da iyi bir iş bulamadı, bu yüzden Şikago'ya taşındı.
- Tom couldn't find a decent job in Boston, so he moved to Chicago.
Tom geçen hafta girdiği sınavda iyi bir not aldı.
- Tom got a decent grade on the test he took last week.
Tom'un terbiyeli bir adam olduğunu düşündüm.
- I thought Tom was a decent guy.
Tom oldukça terbiyeli.
- Tom is pretty decent.
Saygın bir insan bulmak bir piyango kazanmaktan daha zor.
- Finding a decent man is more difficult than winning a lottery.
Tom iyi ve nazik bir insandır.
- Tom is a good and decent person.
Sen bana karşı gerçekten naziktin.
- You've been really decent to me.
Tom'un çok yeterli maaşı var.
- Tom has a very decent salary.
Çalışanlarınızın mutlu olmasını istiyorsanız, onlara yeterli bir ücret ödemelisiniz.
- If you want your workers to be happy, you need to pay them a decent wage.
Sanırım kızıma uygun bir bilgisayar almamın zamanıdır.
- I think it's time for me to buy my daughter a decent computer.
Oraya uygun elbiselerle gitsen iyi olur.
- You had better go there in decent clothes.
Tom iyi bir adam gibi görünüyor.
- Tom seems to be a decent guy.
Yetenekli bir tamirci makul ücretler kazanır.
- A skilled mechanic earns decent wages.
Tom'un makul bir maaşı vardır.
- Tom has a decent salary.
Aslında oldukça iyi insanlardır.
- They're actually quite decent people.
Tom oldukça iyi bir golfçüdür.
- Tom is a fairly decent golfer.
Tom terbiyeli, yasalara saygılı bir vatandaş.
- Tom's a decent, law-abiding citizen.
Tom saygılı bir insandır.
- Tom is a decent sort of guy.
Tom tanıdığım en kibar erkeklerden biri.
- Tom is one of the most decent men I know.
O, çok hoşgörülü bir adamdır.
- He is a very decent fellow.
Eğer kültürlü bir adamsan, hoşgörüyle davran.
- Behave decently, as if you're a well-cultured man.
O, çok hoşgörülü bir adamdır.
- He is a very decent fellow.
Tom'un gerçekten iyi kalpli olduğunu düşünüyorum.
- I think that Tom is truly decent.
Have access to the resources needed for decent standart of living.
Eğer kültürlü bir adamsan, hoşgörüyle davran.
- Behave decently, as if you're a well-cultured man.
There are a decent number of references out there, if you can find them.
Are you decent? May I come in?.
He's a decent saxophonist, but probably not good enough to make a career of it.
... guarantees a decent return with no risk of losing what you put in ...
... earn a decent profit? ...