We don't share the same values.
- Aynı değerleri paylaşmıyoruz.
Tom has no moral values.
- Tom'un ahlaki değerleri yok.
The functions sine and cosine take values between -1 and 1 (-1 and 1 included).
- Sinüs ve kosinüs fonksiyonları -1 ve 1 arasında bir değer alır (-1 ve 1 dahil).
It is of little value.
- O, çok az değerlidir.
Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
- İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
The museum is worth a visit.
- Müze görülmeye değer.
I think it's worth the price.
- Sanırım bu fiyata değer.
Stock prices fell quickly.
- Hisse senedi değerleri çabucak düştü.
The value of the dollar declines as the rate of inflation rises.
- Doların değeri enflasyonun yükselme oranında düşer.
How would you rate that?
- Bunu nasıl değerlendirirdin?
Valuation is not always objective.
- Değerlendirme her zaman objektif değildir.
To do good to others is a meritorious act; to hurt others is a sin.
- Başkalarına iyilik etmek değerli bir harekettir; başkalarını incitmek bir günahtır.
I think what Tom is doing is worthwhile.
- Bence Tom'un yaptığı zahmete değer.
It is worthwhile learning Spanish.
- İspanyolca öğrenmeye değer.
Your suggestion amounts to an order.
- Öneriniz emir değerindedir.
All socks are very precious.
- Tüm çoraplar çok değerlidir.
Gold is the most precious of all metals.
- Altın tüm metallerin en değerlisidir.
In the desert, water is worth its weight in gold.
- Çölde, suyun ağırlığı altın değerindedir.
The functions sine and cosine take values between -1 and 1 (-1 and 1 included).
- Sinüs ve kosinüs fonksiyonları -1 ve 1 arasında bir değer alır (-1 ve 1 dahil).
Tom and I don't share the same values.
- Tom ve ben aynı değerleri paylaşmayız.
Mary renounced her moral values and became a nihilist.
- Mary ahlaki değerlerini reddetti ve bir hiççi oldu.
Tom has no moral values.
- Tom'un ahlaki değerleri yok.
He esteems the professor highly.
- O, profesöre oldukça değer veriyor.
Sami was a much esteemed teacher.
- Sami çok değerli bir öğretmendi.
This is a book worth reading.
- Bu kitap okumaya değer.
This book is worth reading twice.
- Bu kitap iki kez okumaya değer.
In the desert, water is worth its weight in gold.
- Çölde, suyun ağırlığı altın değerindedir.
All these books will be worth their weight in gold someday.
- Bütün bu kitaplar bir gün ağırlıkları değerinde olacaklardır.
Is eating organic food worth what it costs?
- Organik gıda yemek maliyetine değer mi?
Good words are worth a lot, but cost almost nothing.
- İyi sözler çok değerlidir , ama neredeyse hiçbir maliyeti yoktur.
In judging his work, we must take his lack of experience into account.
- İşini değerlendirirken, onun deneyim eksikliğini de hesaba katmalıyız.
When a currency depreciates, that has an inflationary effect on the economy of the country of the currency.
- Bir para birimi değer kaybettiği zaman, bu para ülke ekonomisi üzerinde enflasyonist bir etkiye sahiptir.
In several European countries, the current currency is the euro. Its symbol is €. One euro is worth about two Turkish lira.
- Birtakım Avrupa ülkelerinde geçerli para birimi avrodur. Simgesi € şeklindedir. Bir avro yaklaşık iki Türk lirası değerindedir.
The event is worthy of remembrance.
- Olay hatırlamaya değer.
This book is worthy of attention.
- Bu kitap dikkate değer.
The event is worthy of remembrance.
- Olay hatırlamaya değer.
His performance was worthy of praise.
- Onun gösterisi övgüye değerdi.
Tom figured it was worth a try.
- Tom bunun denemeye değer olduğunu düşündü.
My existence is worthless and meaningless.
- Benim varlığım değersiz ve anlamsız.