Biraz şaşkın hissediyorum.
- I feel a little dazed.
Biraz şaşkın görünüyordun.
- You looked a bit dazed.
Hey,teslimat tarihine az zaman kaldı,biliyor musun?Etrafta şaşkın şaşkın gezmeyi bırak.
- Hey, there's no time left till the deadline, you know? Stop hanging around in a daze!
Biraz şaşkın görünüyordun.
- You looked a bit dazed.
Ben New York'a ilk gittiğimde, bir şaşkınlık içindeydim.
- When I first got to New York, I was in a daze.
Tom hâlâ şaşkınlık içinde.
- Tom is still in a daze.
Tom cevap veremeyecek kadar çok sersemlemişti.
- Tom was too stunned to respond.
Tom sersemlemiş ama mutluydu.
- Tom was stunned, but elated.
He couldn't see clearly, because his right eye was swimmy and vague.
Ben konuşmak için çok serseme dönmüştüm.
- I was too stunned to talk.
Tom serseme dönmüş görünmüyordu.
- Tom didn't seem stunned.
Herkesin ağzı açık kalmıştı.
- Everybody was stunned.