Şafakta hâlâ yağmur yağıyordu.
- At daybreak it was still raining.
Buharlı trenin düdüğü bizi şafakta uyandırdı.
- The whistle of the steam train woke us at daybreak.
Düşman saldırısı şafakta sona erdi.
- The enemy attack ended at dawn.
Tom şafaktan alacakaranlığa kadar çalıştı.
- Tom worked from dawn to dusk.
Küçük kız gün ağarırken uyandı.
- The little girl woke at dawn.
Anlam sonunda kafama dank etti.
- The meaning dawned upon me at last.
Onun o sözlerle kastettiği şey sonunda kafama dank etti.
- What he meant by those words finally dawned on me.
We had only two hours to work before daylight.