That was a soundly based argument.
It's a new film based on a best-selling novel.
The ladder is based on the even sidewalk for stability.
His conclusion is based on these facts.
- Onun sonucu bu gerçeklere dayanmaktadır.
Comedians base their jokes on tragic situations like violent death or serious accidents.
- Komedyenler şakalarını şiddetli ölüm ya da ciddi kazalar gibi trajik durumlara dayandırırlar.
This bridge will not endure long.
- Bu köprü uzun süre dayanamaz.
Can she endure a long trip?
- O, uzun bir yolculuğa dayanabilir mi?
There are various ways of enduring the pain.
- Acıya dayanmanın birçok çeşit yolu var.
Hold fast to this tree.
- Bu ağaca sıkı dayanın.
My house is designed to withstand an earthquake.
- Evim depreme dayanacak şekilde tasarlanmıştır.