It's evident that human behaviour is more dangerous for the environment than radiation.
- Apaçık ortadadır ki, insan davranışları çevre için radyasyondan daha tehlikelidir.
I apologize in advance for his behaviour.
- Onun davranışları için şimdiden özür dilerim.
I was ashamed of my behavior.
- Ben davranışımdan utandım.
His behavior, as I remember, was very bad.
- Onun davranışı, benim hatırladığım gibi, çok kötüydü.
She was asked to account for her conduct.
- Ona davranışı için hesap soruldu.
We were surprised at his conduct.
- Biz onun davranışına şaşırdık.
Dr. Jackson has a good bedside manner.
- Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir davranışı var.
Tom can't put up with Mary's bad manners any longer.
- Tom Mary'nin kötü davranışlarına daha fazla katlanamaz.
Culture plays a dynamic role in shaping an individual's character, attitude, and outlook on life.
- Kültür bir bireyin karakterinin, davranışının ve hayata bakış açısının şekillenmesinde dinamik bir rol oynar.
Justify your attitude, come on, justify being there when it all happened.
- Davranışını haklı çıkar, haydi, bunların hepsi olduğunda orada olmanı haklı çıkar.
He appears brave, but it's just an act.
- O cesur görünüyor fakat o sadece bir davranış.
It's hard for me to explain my actions.
- Davranışlarımı açıklamak benim için zor.
I'm not accustomed to such treatment.
- Böyle bir davranışa alışık değilim.
She gave her reporters social deportment tips.
- O muhabirlerine sosyal davranış ipuçları verdi.
Behaviour is the highest form of preaching.
- Davranış vaazın en yüksek biçimidir.
We judge ourselves by our intentions and others by their actions.
- Kendimizi niyetimizle başkalarını ise davranışlarıyla yargılarız.
Her actions disturb me.
- Onun davranışları beni rahatsız ediyor.
His warm way with people had made him hugely popular.
- Onun insanlara sıcak davranışı onu oldukça popüler yapmıştı.
He grumbled about the way they treated him.
- Onların ona davranış tarzı hakkında söylendi.
Bad thoughts lead to bad deeds.
- Kötü düşünceler kötü davranışlara yol açar.
He behaved in a cheap manner.
- O, adi davranış sergiledi.
The way Tom behaves infuriates me.
- Tom davranış şekli beni öfkelendiriyor.